O kadar küçük mü yüreklerimiz? Aynı anda iki sevgi, hadi daha ilerisi iki sevda sığmaz mı? Bu kadar mı küçük beyinlerimiz birden fazla sevgiyi almaz mı, alamaz mı? O yürek ki, Allah'ın sevgisinin yanına peygamberin sevgisini de kor, kor da daha nice sevgilere yer kalır. O beyin ki, o idrak ki 'okumak, anlamak ve kavramak' üzere halk edilmiştir. O beyin ki ilk olarak 'oku' ilahi emrine muhatap kılınmıştır.

Son zamanlarda tek bir sevgi dayatılıyor bize. Tek sevgiyle yetinen kalbe kalp mi denir? Sevgiler arasında tercihe zorlanıyoruz. Gerçi çocukluktan kalma bir zorlamadır o bizde. Sorarlardı, hala da soruyorlar, soruyoruz ya 'anneni mi çok seversin babanı mı?' diye. Bir çocuk için en kutsal iki varlığın sevgisini yarıştırmaya kalkmak olacak iş mi? Ama olurdu, hala da oluyor.

Oradan mı kalma bu sevgi yarıştırma tutkumuz ya da kalbi tek sevgiye, beyni tek bilgiye mahkûm etme alışkanlığımız. Aynı anda hem annemizi hem babamızı ve üstelik de aynı yoğunlukta sevemez miyiz? Aynı anda iki farklı insanı farklı yönleriyle beğenemez miyiz?

Necip Fazıl'ın 'Çile'sine ortak olmak Nazım Hikmet'in şairliğini teslim etmeye ya da tam tersi Nazım'ın Marksist ideolojisine onay vermek Necip Fazıl'ın şiirlerini sevmeye mani midir? Ya da niye manidir? Timur'un tarihin gördüğü en büyük komutanlardan biri olduğunu söylemek Niğbolu'da Haçlıları pırasa doğrar gibi doğrayan Yıldırım'ın hakkını yemek midir? Tarihin iki Türkü karşı karşıya getirmesine hayıflanmak yerine birine yanmak diğerine sövmek doğru mudur? Karşı karşıya gelmeseler biri Bizans'ı diğeri Çin'i fethedecekti. Yanacaksak buna yanalım.

Gelelim yakına, Abdülhamit'in sığdığı yüreğe Namık Kemal niye sığmaz ki? Biri ne kadar Osmanlı ise öbürü de o kadar Osmanlıdır. Biri ne kadar İslamcı ise diğeri de en az öteki kadar İslamcıdır. Yönetim tarzındaki farklılık birini neredeyse tekfir etmeye cevaz verir mi?

Ve iki Mustafa; biri 'Âlemlerin Sultanı' bu dinin tebliğcisi Hazreti Muhammed Mustafa, diğeri bu 'devletin banisi' Gazi Mustafa Kemal Atatürk. İkisi de bizim, biri dinimizin, diğeri milliyetimizin timsali. Birinin tebliğine tam iman diğerinin devletine tam sadakat, ne de yakışır 'Ben Müslümanım' 'Ben Türküm' diyen/diyebilen herkese.

Bir haftaya girdik ki iki kutlu yıl dönümü iç içe. Biri Hazreti Muhammet'in 'Kutlu doğumu' diğeri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Ankara'da toplanması. Birini bırakıp diğerini kutlamak! Nasıl bir sığlık? O Meclis, o Meclis'in kutsal savaşı Hazreti Muhammet'in tebliğ ettiği kutsal dinin eseri. Cihat, yedi düvele karşı. Savaş 'tam bağımsızlık ve milli egemenlik' uğruna. Sadece bize getirmedi tam bağımsızlık ve milli egemenliği 'Şarkın mazlum milletlerine' de örnek oldu bizim Milli Mücadelemiz.

O güzelim Azeri türküyü biraz değiştirerek söyleyeceğim son sözümü: Bir yürek ki, birden fazla sevgiye yer yok, ben ona yürek demem. Bir beyin ki birden fazlayı anlamaz, anlayamaz ben ona beyin demem. Yürek isterim her güzeli sevecek, beyin isterim her doğruyu kavrayacak.

Milli Mücadele ve Kutlu Doğum haftaları kutlu olsun.