Bozkırın ortasında bir yeşil vadinin bir başka adıdır Gübün; çocukluğumun bu dünyadaki yalancı cenneti; her taraf pınar, her taraf göl, her taraf çaykara. Irmak hem bahçelerin bereketi hem çocukluğumuzun derya denizi, yazın kavurucu sıcağından kaçıp koynunda serinlediğimiz göllerin yatağı. Bir de Gökpınarımız var bizim iki ayrı krater gölünden oluşan. Kavak ve selvi ağaçlarıyla kuşatılmış otuz metre kutrunda bir göl. Mavinin en ihtişamlısını orada seyreder suyun en berrağı ve en soğuğunu hala orada içebilirsiniz. Aynı zamanda alabalık hazinesi hem de en doğalından, en lezzetlisinden. Şimdi ne diyorlar bilmiyorum ama benim çocukluğumda ve gençliğimde biz ona “Büyük Deniz” derdik; bir de hemen yanında çok daha küçük ve çok daha önemsiz bir ikinci göl vardı ki onun adı da küçük denizdi.

Biz, denizi görmemiştik ama duymuştuk ve galiba bizim hayalimizdeki deniz ancak bizim göl kadardı. Denizi mi çok küçük algılıyorduk gölümü çok büyük görüyorduk bilmiyorum. Hiçbirimiz de bilmiyorduk çünkü biz denizi bilmiyorduk. Sanırım o yıllarda bizim büyüklük kavramımız bizim gölle sınırlıydı.

Sonra denizi gördük, engin, uçsuz bucaksız denizi. Sükuneti de en az hiddeti kadar muhteşem denizi. Ben Karadeniz’in hiddetini severim, hırçın dalgalarını, o dalgaların durmak, yorulmak, dinlenmek bilmeden biteviye kabarmasını, kükremesi ve sahilleri dövmesini severim. O heybetli gelişi o her şeyi yıkıp geçecekmiş gibi saldırışı Türk tufanına benzetirim. Uzak Asya’nın bağrından kopup tam iki bin yıl doğuya, kuzeye, güneye ama daha çok batıya doğru kopup gelen Türk tufanına benzetirim. Milletimi de Karadeniz’e.

Bu milletin sessizliği durgunluğu kimi zihinlerde tereddüt, kimi yüreklerde umutsuzluk uyandırdığında, o denizin birden parlayışı, patlayışı ve karşısına çıkan her engeli nasıl bir hiddetle parçalayıp bir kenara savuruşu gelir aklıma ve milletimin geleceğine bir başka umutla bir başka imanla bakarım.

Yahya Kemal Beyatlı o kükreyişi “Açık Deniz” şiirinde “Sonsuz ufuktan âh o ne coşkun gelişti o!/Birden nasıl toparlanarak kükremişti o!/Yelken, vapur ne varsa kaçışmış limanlara,/Yalnız onundu koskoca meydan ve manzara!/Yalnız o kalmış ortada, âsi ve bağrı hûn” diye anlatır.

Dün tüm meydanlar bu büyük milletindi, bakmayın siz onun sessizliğine, kükrediği an tüm meydanlar bugün de yarın da onundur.