Çok değil, 4-5 yıl önce
Ergenekon, Balyoz, Devrimci Karargah ve Poyrazköy
gibi davaların soruşturmalarında hukuksuzlukları
dile getiren ve yapılan haksızlıkları
köşelerine taşıyan gazeteciler,
geçmişte bu operasyonların
kaynağı gösterdikleriyle
can ciğer kuzu sarması
oldu...
Sevgili Oktay Ekşi
ağabeyimiz,
Ekrem Dumanlı nın
gözaltına alınışında
yanı başında...
Bu günleri de görecek miydik?..
Söz konusu davaları soruşturanların
verdiği düzmece belge ve bilgilerle
onlarca asker, bilim adamı,
gazeteci-yazar, polis ve istihbaratçının
suçlamayla ilgisi olmayan
telefon görüşmelerini
manşetlere
taşıyıp,
itibarsızlaştırma operasyonunun
içinde yer alanlar;
Oda TV davası
süphelisi
gazeteci Ahmet Şık tan
şimdi helallik istiyor...
Bu günleri de görecek miydik?..
İktidara yakın gazetelerin
cemaat işi olduğunu öne sürdüğü
davalarda yargılanan
Ahmet Şık, Adnan Akfırat,
Adnan Bulut, Barış Pehlivan,
Barış Terkoğlu, Deniz Yıldırım,
Doğan Yurdakul, Doğu Perinçek, Durmuş Ali Özoğlu,
Fatma Sibel Yüksek, Ferit İlsever, Güler Kömürcü,
Halil Behiç Gürcihan, Hayati Özcan,
Hayrullah Mahmut Özgür, Hikmet Çiçek,
Merdan Yanardağ, Murat Avar,
Mustafa Balbay, Müyesser Yıldız,
Nedim Şener, Serhan Bolluk
Soner Yalçın, Tuncay Özkan,
Ufuk Akkaya, Ufuk Mehmet Büyükçelebi
Ümit Oğuztan, Ünal İnanç
Vedat Yenerer,
gazeteci değil miydi?..
Basın özgürlüğünü
savunanlar,
o günlerde neredeydi?..
Siyasetçilerin
ülke içinde yaşananlar
karşısında dün ve bugün
gösterdiği,
Hacıyatmazlığı
kaale almıyorum...
Adı üstünde, onlar politikacı...
Söyledikleri
unutulur gider...
Gazeteci,
eski deyimle vakanüvis tir,
yazdıklarıyla tarihe not düşer...
O günlerde yapılan
haberler, arşivlerde...
Yazdıkları ve çizdiklerinden
yargılanan
meslektaşlarına
yapılan zulmü;
yalakalık boyutunda
alkışlayanlar,
bugün basın özgürlüğü diye
haykırıyorsa,
ben de Bu günleri de görecek miydik?
diye sormaz mıyım?..
Asla Oh olsun demiyorum...
Keşke, ayarını
bozdukları
kantarda, kendileri de
tartılmak
zorunda kalmasaydı da
hep birlikte
Nerede demokrasi başlıklarını
atabilseydik?..