Dün Kene tehlikesi kapıda başlığıyla
Prof. Dr. Levent Doğancının uyarıcı bir açıklamasını yayınlamıştık...
Doğancı, Samsunda küresel ısınmanın sonucunda
hastalığın
erken ortaya çıktığını ve bir an önce
önlem alınmasını istiyordu...
Samsunda da çevre illerden
gelen bazı hastaların tedavilerinin
sürdüğünü açıklamıştı...
Dün öğleden sonra, Tokatın Turhal ilçesinden gelen
Kırım-Kongo Kanamalı Ateş tedavisi gören
bir hastanın OMÜ Tıp Fakültesi Hastanesinden
kaçtığını öğrendik...
Doğancı, hastanın hem kendisi hem de toplum için
risk taşıdığını söylemişti...
Hastanın yakalanması için
bütün güvenlik birimleri seferber edilmişti...
Hasta karantina altına alınmalıydı...
Yazı İşleri Müdürümüz Okan Aralan,
Bu haber çok önemli diye beni uyardı...
Haberi okudum, kaçan hastanın adı rumuzlu olarak verilmişti...
O ana kadar da fotoğrafı yoktu...
Hastanın adı yok ki, çevresi
bu kişiyi ihbar etsin!..
Fotoğrafı yok ki, biri tanıyıp da güvenlik birimlerine
haber versin!..
Hastane yetkilileri, hastanın adını açıklamamakla TCKnın ilgili maddelerinden
kurtarmak istiyordu...
Gazeteler de yayınlayamıyor...
Bu haber hastanın yakalanmasına nasıl katkı sağlayacaktı?
Aynı çelişkiyi Hrant Dinkin
katil zanlısı O.Snin yakalanışında yaşamadık mı?..
Eğer zanlının fotoğrafı ve adı yayınlanmasaydı,
O.Syi bulmak zorlaşmayacak mıydı?
Basınla ilgili Cumhuriyet Savcılarının
bu çelişkileri gördüklerini biliyorum...
Uygulamalarını anlayışla yansıttıklarını da görüyorum...
Düşünün, 17 yaşındaki bir genç 3-5 kişiyi öldürüp kaçacak,
biz onun adını ve fotoğrafını yayınlayamayacağız...
Sonra da güvenlik güçlerine Haydi yakalayın bakalım diyeceğiz...İşte kaçan hasta örneği...
Toplum için risk taşıyor ama
ne adını ne de fotoğrafını yayınlayabiliyoruz...
Olacak iş mi bu?..