Dün doksan dördüncü yıldönümünü kutladık 'Cumhuriyet'in. Çocukluğumuzdan beyinlerimize nakşolduğu gibi 'coşkuyla' değil hüzünle kutladık. Kimimiz doksan dört yıl önceki gelişin kimimiz de doksan dört yıl sonraki savrukluğun ve sapışın hüznüyle doluyduk dün.

Sahi neydi Cumhuriyet; cihan hakimi bir imparatorluğa son veren bir ihanet mi yoksa yıkılmış yanmış bir imparatorluğun enkazından yepyeni bir devlet çıkaran bir diriliş miydi? Tarihe vurulmuş bir darbe ve tarihten kopuş mu yoksa tarihin mirasına sahip çıkış mıydı? Kesintisiz bir film mi yoksa yüz yıllık bir reklam arası mı?

Tüm bu soruları ve daha bir sürü diğer soruyu cevaplamanın en sağlıklı yöntemi, rakamlara bakmaktan geçer/geçmeli. 1923'ten 1940'a uzanan on yedi yılın rakamları, 'Cumhuriyet'in ne olup olmadığını daha doğrusu nasıl algılanması/anlaşılması gerektiğini gösterecek en önemli ve belki de tek veridir.

Öncelikle okuldur, öğretmendir, okuma yazmadır Cumhuriyet. Daha az olduğunu iddia edenler çoktur ama en fazla % 10,9 kabul edilir 1923'te okuryazarların genel nüfusa oranı. Bu oran 1940'ta %22,4'tür. Bu ülkede 17 yılda okul sayısı 5.062'den 11.041'e, öğretmen sayısı 12.458'den 28.298'e, öğrenci sayısı 352.668'den 1.050.159'a, fakülte ve teknik okul sayısı 9'dan 20'ye, öğretim üyesi sayısı 328'den 1.113'e ve üniversite öğrencisi sayısı da 2.914'ten 12.147'ye yükselmiştir. Bir yanlışlık yok, Osmanlı'dan Cumhuriyete üniversite öğrencisi sayısı sadece 2.914, öğretim üyesi sayısı ise profesör ve yardımcılarıyla birlikte yine sadece 328'dir. Rakamlar gösteriyor ki Cumhuriyet, eğitim ve öğretim demektir.

Cumhuriyet yol demektir, ülkenin en zor coğrafyasında kazma kürekle dağların parçalanması ve ülkenin kuzeyden güneye, doğudan batıya bağlanmasıdır. Osmanlı'dan bize kalan demiryolu 4.631 kilometredir. Rayların döşendiği, yolcuların ve yükün taşındığı toprak bizimdir, insan ve yük bizimdir ama işletme bizim değildir, kar bizim değildir, elindir, yolcu ve yük garantisine sahip yabancı şirketlerindir. Bunların hepsi 1936'da bedelleri ödenerek satın alındı, millileştirildi ve yeni yapılanlarla birlikte demiryolu ağı 1940'ta 7.381 kilometreye ulaştı. Bölün bunu 17'ye, yılda 434 kilometre eder ki bırakın geçilmesini; o gün bu gündür yanına bile yaklaşılamamıştır.

Karayolu da aynıdır. Yol yoktur Osmanlı'nın son yıllarında. Yol olmadığı için Adapazarı'nın patatesini İstanbul'a taşıyamaz da İstanbul halkı Fransız kumpanyalarının Marsilya'dan getirdiği patatesi ve de nakliyesi daha ucuza geldiği için Konya'nın ve Mezopotamya'nın buğdayı yerine ABD'nin buğdayını yer. Yolsuzluk had safhadadır Kanuni sonrası Osmanlısında. Ahmet Cevdet Paşa ahlaki yolsuzluktan, Ahmet Mithat Efendi de ulaşımdaki yolsuzluktan acı acı yakınırlar. Cumhuriyet 1923'te 4.000 kilometresi taş, 14.000 kilometresi de toprak olmak üzere 18.000 kilometre yol devralır Osmanlı'dan. Cumhuriyetin karayolu ağı 1941'de 41.490 kilometreye ulaşmıştır. Cumhuriyet yoldur.

Yolla birlikte üretimdir Cumhuriyet. Tarlaların pazara açılmasıdır, sanayinin ham maddeye kavuşması ve üretimin artmasıdır. 1923 ile 1932 arasında hem de 1929 dünya ekonomik bunalımının cenderesi altındaki o süreçte tarımdaki genel artış yüzde 58'dir. 1934'ten 1941'e kadar tarıma ayrılan toprak 6.55 milyon hektardan 8,2 milyon hektara, sebze ekimine ayrılan toprak 408.694 hektardan 428.755 hektara, pamuğa ayrılan toprak ise 248.961 hektardan 327.785 hektara çıkacaktır.

İşlenen topraktaki artış ve teknik tarımdaki gelişme ürün artışını da beraberinde getirecek yün üretimi 400 tondan 763 tona, ipek üretimi 2 tondan 31 tona, şeker üretimi ise 1927 ile 1930 arasındaki üç yılda 5.162 tondan 95.192'ye, pamuk ürünleri üretimi 70 tondan 3.773 tona çıkacaktır. Tekstil sanayisi, ülke ihtiyacının % 80'ini karşılayacak ve 1927'de 51,1 milyon TL olan tekstil ürünleri ithalatı, 1939'da 1,9 milyon TL'ye düşecektir.

Sadece toprağın üstüne el atmaz Cumhuriyet, toprağın altı da deşilir kazma kürekle ve bereket dışarıya taşınır bin bir emekle. 1930'dan 1940'a kömür üretimi 1.59 milyon tondan 3 milyon tona, krom üretimi 28 bin tondan 170 bin tona, demir üretimi sıfırdan 130 bin tona ulaşmıştır. Bir daha tekrarlamak durumundayız ki Cumhuriyet aynı zamanda üretim demektir.

Bir yazı diye başlamıştım, gözüken o ki birkaç yazı olacak, diğer konulara ve genel değerlendirmeye yarın ve sonrasında devam etmek ümidiyle.(Devam edecek)