Söyler misiniz lütfen, bir sorumlunun istifa etmesi ya da bir yetkilinin, bir üst iradenin istifa etmeyen, edemeyen sorumsuz sorumluları makamından alması için daha kaç bomba patlamalı Ankara'nın göbeğinde? Ve daha kaç hayat sönmeli kanlı ellerin patlattığı bombanın kızıl alevinde? Ve daha kaç eve düşmeli evlat acısı, kardeş sızısı? Kaç evlat yetim, kaç evlat öksüz kalmalı sevgiye ve desteğe en muhtaç çağında.

Öncelikle adını doğru koyalım; bu sıradan bir terör değildir. Bu terörü de kullanan bir meydan okumadır, bir kalkışmadır, bir isyandır. Uzun yılların gafleti, vurdumduymazlığı, uyuşukluğu ve yanlış politikalarıyla palazlanmış ve pervasızlaşmış bir ihanetin, bu devlete ve bu millete meydan okumasıdır. Restidir.

Siz ya da biz yılların gafletiyle ayrılıkçı örgüte teslim ettiğimiz herhangi bir ilçede can pahasına, kan pahasına ne zaman bir temizlik hareketine kalkışsak, onlar bizim başkentimize saldırıyor. Hem de öyle kıyısına köşesine değil tam merkezine, tabir caizse tam kalbine, kalbimize sıkıyorlar can alıcı kurşunu. Dün Güneydoğu'nun kevgire dönmesine seyirci kalanlar, bugün Ankara'nın adeta yolgeçen hanına dönmesi karşısında çaresiz bir görüntü veriyor.

Mesele ta başından beri şu parti ya da bu parti meselesi değildi, bir milli meseleydi, bir 'beka' meselesiydi. Anlayanlar anlatamadı, anlaması gerekenler ise ya anlamadı ya da anlamak bile istemedi. Yılanla yatağa girilmeyeceğini, yılan sokuncaya kadar göremediler. Yılan soktuğu halde ileride yine gireriz hayali ve hatta hesabıyla hala o yatağın toplanmasına karşı çıkanlar var bu ülkede. Bu akıldışı hayalin, hayatını ortaya koyarak 'vatan topraklarını yeniden vatan yapmak' gibi bir göreve soyunan, soyunmak zorunda bırakılan güvenlik güçlerinin moralini nasıl etkileyeceğini ve halkın devlete duyması gereken güveni nasıl sarsacağını niyeyse kimse düşünmüyor.

Bırakınız artık, lütfen bırakınız şu sen ben kavgasını, şu mal mülk sevdasını ve şu koltuk yarışını. O parti bu parti kavgasını koyunuz bir kenara ve birbirinizin kafasını gözünü yarmak için sıktığınız yumruklarınızı çözünüz, çözünüz ve bir diğerininizin bileğini tutunuz sımsıkıca, kardeşçe. Ve yürüyünüz bu ihanetin üstüne.

Şart değil dört parti olmanız, gelen gelir gelmeyen de sonucuna katlanır. Dört olmazsanız üç olunuz, ama mutlaka bir olunuz, dost olunuz, kardeş olunuz. Yeniden bir dağ gibi, bir dev gibi doğrulunuz. Siz bir olunuz ki biz de bir olalım, siz doğrulunuz ki üzerimize serpilen ölü toprağını silkeleyip biz de bir dağ gibi doğrulalım yerimizden ve bir Kuvayı Milliye destanını yazalım hep birlikte.

Söyler misiniz daha kaç canın gitmesi, daha kaç ilin, ilçenin eşkıyanın egemenliğine girmesi ve Ankara'nın göbeğinde daha kaç bomba yüklü aracın infilak etmesi gerek?