Mesela ben merak satmaya çalışırım...

Sevgiyi, nefreti, özlemi, neşeyi

Ya da üzüntüyü...

Ama ne kalemimi satarım, ne de fikirlerimi...

Peki, siz ne satarsınız?

***

Belediye başkan adayları ne satar, seçmenine?

Bir belediye başkanı pazarlamaya çalışanlar...

Anormal durumlar olmasa, avuçlarını yalar!

Siyasi parti yönetimleri...

Adayların danışman ekipleri...

Ve adayın bizzat kendisi?

Seçmene, oyuna karşı ne satar?

Hayal mi?

Gelecek mi?

***

Hayal ya da gelecek satmaya kalkışıyorsanız...

İflas edersiniz...

Onların 'Nasıl?' sorusuna verilecek yanıtlara ihtiyacı vardır...

Mutluluk veren bir hayal...

Umut dolu gelecek...

Derseniz o olur!

Bazen sorunlardan kurtulmayı...

Bazen rantı paylaşmayı...

Bazen adaletli olmayı...

Kimi zaman da 'mağduriyet' i koyabilirsiniz tezgaha...

Ama...

Altı ilkel duygu olan...

Merak, sevgi, nefret, özlem, neşe ve üzüntü'ye ulaşamıyorsa sonuç...

Hiç bir şey satamazsınız!

***

Geçen hafta yazmıştım...

Sloganların önemini...

Buna bir de afiş fotoğraflarını ekleyin...

Beden dili süzgecinden geçirerek...

Sonra satılan ürün hakkındaki olası ilk izlenimleri tahmin etmek hiç de zor olmaz...

***

"Domates, biber, patlıcan..." diyerek mahallede gezen seyyar satıcı mantığı ile...

"Adayımı afişe edeyim, herkes aday olduğunu bir bilsin" düşüncesiyle...

Belediye başkan adayınızı, seçmene sevdiremezsiniz...

Tüm bu eksiklikler arasında sonuç...

"Ehveni şer" ile gelen zafer(!)den öteye gitmez!