Demokrasilerde kadro partileri ve kitle partileri var. Kadro partileri, belli kişilerin düşünceleri doğrultusunda yönetilir. Kitle partileri ise üyelerinin oyuyla icra yapar. Maalesef ülkemizde hep kadro partileri kurulmuştur. Kadroların 'dedim, dedin, dedi' söylemleri, üretmekten başka işe yaramayan çekişmelerini demokrasi tarihimiz içinde hep gördük, görüyoruz.

Gerçek demokrasi için milletçe elele vermeliyiz artık. İcraatların halka benimsetilerek yürütülmesi lazım. Çözüm göstermeden eleştirme devri bitmeli. Kitlelerin istediği çözümleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden dinliyorum iki yıldan beri. Önce can güvenliği diyor vatandaş ve şu taleplerini dile getiriyor:

' Muhtar yönetim enformasyonundan yararlanan; istihbarat yapma becerisi kazandırılmış, silahlı çatışma ve yakın dövüşte eğitimli, insan psikolojisini beden dilinden anlayabilecek sivilleştirilmiş uzman askerler terör saldırılarına karşı set oluşturmalı, ruh sağlığı bozulmuş insanların toplum içinde kontrol altına alınması için sistemler kurulmalı. Bu can güvenliği önlemine destek olmak üzere de bütün vatandaşlarımızın eğitimle iş bilir yapılıp işe yerleştirilmesi zorunlu olmalı. Hiçbir vatandaş aşsız ve işsiz bırakılamaz maddesi, anayasaya girmeli. Çünkü can ve mal güvenliğini sağlamak için en önemli tedbir işsizliğin önlenmesidir. İş dayanışmayı, dayanışma da dostluk ve barışı üretir. Her vatandaş PARASIZ SAĞLIK SİSTEMİ içinde sigortalı olmalı; hekimlerin özlük haklarını da gözeten adaletli sistem çalışmaları yapılmalı. Ülkemiz EĞİTİM SİSTEMİNİ kafalara gereksiz bilgi yığmak yerine iş öğretici hale getirmeli; özerk kurumlaşma ve burs sistemiyle de ticarî amaçlardan korumalı. EKONOMİ üretime dayanmalı, iş yükü ve becerisini gözeten ücretlendirme sistemleri kurulmalı. Vergi azaltılıp adaletle toplanmalı ki kaçağı önlensin. İleri ülkelerde görülmeyen trafik kazaları, ülkemizde silahlı terörden daha fazla can almaktadır. Cezaların artması ve duble yollar bunu önleyemedi. Köklü trafik eğitim sistemi ve düzeni için yasa çıkarılmalı.'

Tüm bu talepleri yerine getirmek içinse MİLLÎ İRADEYE DAYALI DEMOKRATİK SİSTEM YAPILANMASI diyor insanlar sivil toplum kuruluşlarına yansıttığı sesiyle ve ekliyor:

'Madem ki halkın sivil toplum kuruluşları var, öyleyse onların dahliyle genel ve yerel meclislerin oluşumu sağlanmalıdır. Adaylarını tepeden inmeyle değil, sivil toplum temayülüne göre belirleyen kitle partisi istiyoruz. Bu yolla belirlenen adayların seçilmesiyle oluşan Meclis'in görevi, yasama yanında yürütme makamını da gözetim-denetim olmalı, yürütme de iki başlılıktan kurtarılmalıdır. Cumhurbaşkanı ve başbakan iki başlılığı cumhuriyet tarihi boyunca milletin istemediği uyumsuzluklara hatta ekonomik krizlere yol açmıştır. Halkın iradesinin oluşturduğu Meclis'e karşı sorumlu bir başkan, Meclis'le birlikte yine halk tarafından seçilmeli; tek başkan yönetimindeki yürütme yetkilerinin tamamını da Meclis'ten, yani millî iradeden almalıdır.'

Tek başkan, tek Meclis'le işler hızlı görülsün diyor halk, böylece elele demokrasiye geçelim diyor.