Toplumda birtakım
yalan ve dedikodularla
hayatları karartılan
insanlar var.
Elbette, kimsenin
ahı kimsede kalmıyor ama
atılan çamurun
izini silmek de kolay olmuyor...
Dedikodunun
daha çok kadınlar
tarafından
yapıldığı söylenir ama
Samsun da
durum farklıdır...
Sadece cinsiyeti erkek
olan
böyleleri,
bu şehirde çoktur...
Sabahtan akşama
kadar birilerini çekiştirerek,
zevklenirler...
Bu tiplere Erkeğin fahişesi diyor ve
sizleri bugünkü öykümle başbaşa
bırakıyorum.
* * *


Kulağında küpesi ve
topuz yaptığı uzun
saçlarıyla edalı bir kadın
gibiydi Devran. Asıl adı Mert ti. Rahmetli babası
sevilen bir insandı. Oğlunun adı gibi
mert olmasını istemişti. Mert, üç yaşındayken
bir trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Annesi
Zeynep de kocasının ölümünden sonra
yeniden evlenmişti.

Mert, içindeki
kadınsı duygularla
hiç bağdaşmayan
adını; Devran olarak
değiştirmişti.
Mahallenin gençleri,
ona Devran Abla
diye seslendiğinde,
şuh bir kadın gibi daha çok kalçalarını
oynatarak yürüyordu.

Devran ın en yakın
arkadaşları,
mahallenin
hafif meşrep
kadınlarından
Şıllık Fadik,
Bayraklı Şadıman ve
Çatlak Raziye idi.

Hemen hemen her gece
Devran ın bekar evinde
birlikte oluyorlardı. Bazı geceler,
kahkahalarının sokağa
taştığı olurdu. Devran onlara
fal bakardı. Falda hepsinin
nabzına göre şerbet verirdi. Kimin ne beklentisi varsa
onu söylerdi. Şıllık Fadik ile
Bayraklı Şadıman, eşlerinden ayrılmıştı. Çocukları yoktu. Çatlak Raziye ise hiç evlenmemişti.

Mahallenin muhafazakar kesimi
onlardan hoşnut değildi. Hele Devran dan
nefret ediyorlardı. Çünkü, dedikodu ve yalanlarıyla
mahalleyi birbirine katıyordu. Onun yüzünden
çok kavga çıkmıştı.

Devran, Şükrü nün
kahvehanesinin
önünde sigara içmeye çıkan
Cevat la selamlaştı. Bu sırada,
Cevat ın yanındaki Salim,
Hayırdır kardeş diye
takıldı. Çocukluk arkadaşı olduğunu
anlattı. Ara sıra evde buluştuklarını
söylediğinde, Sinsi Berati,
alaycı biçimde güldü. Kafasında
senaryoyu yazmıştı.

Çok geçmeden Devran ile Cevat ın
ilişkisi olduğu dedikodusu yayıldı. Oysa ne Devran ne de
Cevat, söylenildiği gibi bir ilişkinin içinde değildi. Devran
kadınsıydı ama homoseksüel değildi. Söylenti,
Cevat ın babası eski boksör Bela Şevket in
kulağına gitti. Bela Şevket, küplere bindi. Küfürler savurdu. Benim oğlum merttir dedi. Bu söylentiyi çıkarını bulacağına yemin etti. İçi içini yiyordu. Devran da en az Cevat kadar üzgündü. Bir daha da kahvehanenin önünden geçmedi.

Bela Şevket, günler sonra lafın Sinsi Berati den çıktığını öğrendi. Kafasında da bir plan yaptı. Mahallenin bütün esnafını sabah kahvaltısına çağırdı. Kahvehanenin olduğu sokak kapanmıştı. Uzun bir masa kuruldu. Esnaf taburelere oturdu. Herkes gelmişti. Bela Şevket davet ettiğinde gelmemek olur muydu?

Bela Şevket, herkese teşekkür etti. Kahvaltıyı neden düzenlediğini
anlatmadı. Herkes merak içindeydi. Bir saat sonra
Bela Şevket, Sinsi Berati yi yanına çağırdı Arkadaşlar dedi. Şimdi söyleyeceklerime kulak verin Sessizlik çöktü sofraya. Sinsi Berati yi
ensesinden tuttuğu gibi havaya kaldırdı. Şaşkınlık sürüyordu. Bu adam var ya bu adam dedi. Oğlum hakkında çirkin bir dedikodu çıkararak, şerefsizlik yapmıştır. Sinsi Berati, titriyordu. Bela Şevket, okkalı bir şamarla
Sinsi Berati yi yere yıktı. Yerden kaldırdı, bir daha vurdu. Hiç kimse müdahale edemedi. Bela Şevket, Hepinizden özür diliyorum dedikten sonra
Sinsi Berati yi yine ensesinden havaya kaldırdı. Bu adam erkeğin fahişesidir ve bu tipler kadınınkinden daha tehlikelidir dedi... Ve bundan böyle
Sinsi Berati ye Fahişe Berati denilmesini istedi. O günden sonra lakabı Fahişe olan Berati, birkaç hafta dayanabildi ve mahalleden ayrıldı.

Bela Şevket in bu tavrından sonra mahallenin gençleri Devran a abla diye hitap etmedi ve hiç kimse, birbiri hakkında dedikoduya yeltenmedi.
* * *

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...