Bundan tam doksan yedi yıl öncesinin İstanbul'undayız. Takvimler 10 Nisan 1919'u gösteriyor ve İstanbullular kadın, erkek, yaşlı, genç bir sel misali Beyazıt Meydanı'na akıyor. Vakit akşama doğru, saat 17.00. Meydan tıklım tıklım insan dolu. İnsanların yüzünde hüzün, acı ve isyan duyguları iç içe. Bir haysiyetsiz, bir namussuz yargılama bitmiş ve 'hakim cübbesi giydirilmiş' bir hainler ordusu bir vatan kahramanını daha idama mahkum etmiş. Karar birazdan infaz edilecek.

Şimdinin İstanbul Üniversitesi o zamanlar Harbiye Nezaret(Milli Müdafaa Bakanlığı) binası. Biraz sonra dev kapılar ağır ağır ama büyük bir gürültüyle açılır ve idam mahkûmu genç adam muhafızlarının arasında kapıdan çıkar. Yavaş yavaş yürüyerek şimdiki rektörlük binası önüne kurulan darağacına yaklaşır, sakin ama metin bir sesle konuşur:

'Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum, son sözüm bugün de budur yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buysa kahrolsun böyle adalet.'

Kalabalık hep bir ağızdan 'Kahrolsun böyle adalet' diye haykırırken o sözlerini sürdürür:

'Asil Türk milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbet onlara bakacaktır. Vatan uğrunda cephede ölen bir insan gibi şehit gidiyorum. Allah vatan ve milletime zeval vermesin.'

Halk hıçkıra hıçkıra ağlarken rektörlük binasının pençesinden bir cam açılır ve bir adam cellatlara 'Söyletmeyin bu alçak herifi!... Hemen asın bu köpeği, ne duruyorsunuz it oğlu itler'' diye bağırır.

Kaderin acımasızlığına ve insanın utanmazlığına bakın ki, bir kahraman vatan evladı bir hain, bir alçak işbirlikçi tarafından 'alçaklıkla' suçlanarak idama yollanmaktadır!

O 'vatan evladının' cenazesi ertesi gün on binlerin omuzunda tekbirler ve dualarla kaldırılır ve genç yaşta kaybettiği oğlu Adnan'ın Kuşdili Kabristanı'ndaki mezarının yanında toprağa verilir. Geriye şanlı bir isim ve vasiyetindeki şu son sözler kalır:

'Türk milleti ebediyen yaşayacak, Müslümanlık asla zeval bulmayacaktır. Allah millet ve memlekete zeval vermesin. Fertler ölür, millet yaşar. İnşallah Türk milleti ebediyete kadar yaşayacaktır.'

O aziz şehit Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beydir. Cellatlara 'Söyletmeyin bu alçak herifi' diye talimat veren o tarihteki Adalet Bakanlığı Müsteşarı Said Molla'dır. O Said Molla ki azılı bir işbirlikçidir, İngiliz Muhipleri Derneği'nin kurucularındandır. Ve o aziz şehidi idama mahkûm eden mahkeme ise Nemrut(Kürt) Mustafa Divan-ı Harbi Örfi Mahkemesidir.