'Türkeş'in Sökülen Tırnakları' başlıklı yazımız yoğun ilgi gördü. Oldukça fazla beğeni ve yorum aldı. Eleştirenler de oldu. Bazı okurlarım ve dostlarım da 'Ülkü-Kültür Birliği Başkanlığı'nı merak etmişler, anlatmamı istediler. Anlatalım. Ama önce şu tespiti yapıp bir kenara not edelim: 27 Mayıs darbesi 'anayasayı çiğnemek ve meşruiyetini kaybetmekle' suçlanan bir siyasal iktidara karşı yapılan 'anayasa dışı ve gayrimeşru' bir eylemdir. Ancak bu, o dönemim araştırılmasına ve öğrenilmesine hem mani değildir hem de hiç kimseye olayları çarpıtma, saptırma imtiyazını vermez.

Hatta burada bir başka parantez açalım da asıl konuya öyle girelim. Milli Birlik Komitesi'nin şahsen tanıdığım, 'abi' dediğim yaşayan son üyesi Ahmet Er'in vefatı üzerine kimi tarih bilmezler ya da bildikleri halde çarpıtmaktan çekinmeyen ve de utanmayan kimi tarih kalpazanları 'Menderes'i asan/astıran Ahmet Er' diye yazdılar çizdiler. Ahmet Er, Milli Birlik Komitesi'nde vardır ama 27 Mayıs'ın planlamasında da icrasında da yoktur. Olamazdı da. Buna ne rütbesi yeterdi ne bulunduğu makam. Ahmet Er, 27 Mayıs gecesi Zeytinburnu İlçe Jandarma Karakol Komutanı bir üsteğmendi. O komiteye hizmeti ve makamıyla kendisi girmedi; onu komiteye 'İhtilalin Kudretli Albayı' Alparslan Türkeş soktu. Türkeş'in gücüyle girdiği komiteden 13 Kasım 1960'da Türkeş'le birlikte atıldı; Türkeş, Hindistan'a gönderilirken o da Libya'ya gönderildi. Menderes onların sürgününden tam on ay sonra idam edildi.

Neyse, konuya dönelim; Alparslan Türkeş ve on üç arkadaşının bir iç darbeyle yurtdışına gönderilmesinin ana sebebi, idamlara karşı olmalarından daha çok, iktidarı CHP'ye altın tepsi içinde sunmamaları, bir başka ifadeyle peşkeş çekmemeleridir. CHP 'hemen seçim' demektedir. Çünkü karşısındaki ana gövdeyi oluşturan DP kapatılmıştır, CKMP ise bir tehlike teşkil etmemektedir. Hemen seçim CHP'yi iktidara taşıyacaktır. Alparslan Türkeş ve arkadaşları buna karşıdır ve ilk başlarda komite içinde çoğunluk da onlardan yanadır. Zamanlar değişir dengeler, kimi komite üyeleri birer birer saf değiştirir. Kolay değildir o yılların CHP'sinin gücü karşısında direnmek.

Türkeş, en hazırlıklı ve en kararlı olandır arkadaşları arasında ülkenin geleceği için yapılacaklar konusunda. Hala birçok kurum onun ve arkadaşlarının imzasını taşır bu ülkede. Devlet Planlama Teşkilatı gibi, Basın İlan Kurumu, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü ve Türk Kültür Derneği gibi. Bunlar hayata geçmiş/geçirilebilmiş projelerden bazılarıdır ama bir de hayata geçmeyen/geçirilemeyen proje vardır ki asıl ses getirecek olan da, daha hayata geçmeden ses getiren ve baş götüren de odur.

Türkiye Ülkü-Kültür Birliği Başkanlığı, tasarısı hazırlanan ama kanunlaşamayan bir büyük projedir. İçeride CHP'yi korkutmuştur, dışarıda kimleri korkuttu, kimleri ürküttü, bilmiyorum. Ama birilerini ürküttüğü kesin. DP'nin en azılı muhalifi, CHP'nin sözcüsü Akis Dergisi daha gündeme gelir gelmez 'Teklifin gerekçesi şöyle bir okunursa, ana fikirlere iştirak etmemek imkansızlaşıyordu. Söylenenlerin hemen hepsi istenilen, yürekten arzu edilen hususlardı' dediği bu tasarının 'daha şimdiden bazı kimseleri endişelendirdiğini' de haber veriyordu. Ve bu yazı Akis'in 11 Kasım 1960 tarihli 329'uncu sayısında çıkıyordu. Yani komite içi 13 Kasım darbesinden sadece iki gün önce! Buraya da bir mim koymak gerekir sanıyorum.

'Bazı kimseleri daha şimdiden rahatsız eden' şey Türkiye Ülkü-Kültür Birliği Başkanlığı'nın bünyesinde yer alması planlanan 'Dış Türkler Masası' idi. Nasıl bir anlayış, nasıl bir korkudur bu?

Yerim bitti ama konu bitmedi, ne bitmesi daha başlamadı bile. Kısmet olursa önümüzdeki pazartesi kaldığımız yerden devam ederiz.