n Bu şehrin
n
n nice zenginleri
n
n var...
n
n Allah eksikliklerini
n
n vermesin elbette...
n
n Ancak, bu şehirde
n
n bir ihtiyaç hasıl olduğunda
n
n kapısı çalınan
n
n insan sayısı;
n
n bir elin
n
n parmakları kadar...
n
n Bu insanların
n
n gocunduklarını
n
n hiç duymadım...
n
n Veren el, üstün el
n
n tabii ki...
n
n Diğerleri nerede?..
n
n Konuşmaya gelince
n
n mangalda kül bırakmayan
n
n çakma zenginler,
n
n hayır hasenat işi geldiğinde
n
n neden kaçar?..
n
n Peygamberimiz,
n
n Gerçek zenginlik; mal çokluğu değil,
n
n gönül tokluğudur demişti.
n
n Gönül toklarını
n
n tenzih ederek,
n
n bugünkü kıssadan hisseyi
n
n paylaşmak istiyorum:
n
n
n
n * * *
n
n Yoksul köylü ölmüştü. Gözlerini açınca cennetin kapısında buldu kendini. Bir de zengin adam bekliyordu sırada. Bir melek geldi, altın anahtarla cennetin kapısını açtı. Önce zengin girdi içeri. Bir bando sesi duyuldu ansızın kapının arkasından. Marşlar çalındı, şarkılar söylendi, sevinç çığlıkları attı cennettekiler.
n
n Kapı yine açıldı, sesler kesilince, köylü içeri girdi. Bir melek karşıladı onu, Hoşgeldin köylü kardeş dedi sadece. Hani, nerede bando? Neden söylenmiyor marşlar? Melekler neden dans etmiyor? Ne biçim iş bu?
n
n diye seslendi köylü. Zengin adam girince içeriye şarkılar söylediniz, çalgılar çalarak karşıladınız onu. Ben yoksulum gerçi ama dünyada kalmadı mı yoksulluğum? Herkes eşit değil midir gökyüzünde?
n
n Eşittir, dedi melek. Zengin de bir bizim için yoksul da... Yalnız unutma köylü kardeş, her gün yüzlerce yoksul gelir cennete, ama zengin dediğin yüz yılda bir.
n
n * * *
n
n
n
n Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlık ve huzur dolu günler dileğiyle...
n