Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bedri Gültekin, haftanın röportajının konuğu oldu ve darbe girişimine ilişkin açıklamalarda bulundu. 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşananlar ile ilgili çarpıcı tespitler yapan Gültekin, sorularımızı içtenlikle yanıtladı.

Burcu DÜZGÜN: 15 Temmuz akşamı neredeydiniz ve neler yaşadınız?

Mehmet Bedri GÜLTEKİN: Ben partinin örgütlenme bürosu başkanı olduğum için çalışmalarımı Anadolu'nun çeşitli illerinde sürdürüyorum 15 Temmuz günü de Hatay'daydım. Benim görevim esas olarak parti örgütlerini dolaşmak diyebilirim. Hatay'da bazı konuklarla birlikteydim. Televizyon izleme olanağım söz konusu değildi, fakat hemen telefonlar gelmeye başladı. Bana gelen telefonlardan konu ile ilgili haberdar oldum. Bizler, birey olarak bakmak ve değerlendirmek durumunda olan kişiler değiliz. Biz bir partiyiz, partinin kolektif değerlendirmesidir bizi rahatlatan ya da avantajlı kılan. O açıklama da bir müddet sonra bize ulaştı. Açıklamada bu girişimin FETÖ'cü bir girişim olduğu, TSK'nın büyük çoğunluğuyla bir ilgisinin olmadığı ayrıca ABD'nin desteklediği bir girişim olduğu belirtildi.

Burcu DÜZGÜN: Bu bilgi size ulaştığında saat kaçtı, sonrasında neler oldu?

Mehmet Bedri GÜLTEKİN: Arkadaşlarımız saat 22:00'den yarım saat kadar sonra bu değerlendirmeyi yaptılar. Bu değerlendirmeyi yaparken kendi haber kaynaklarımız, arkadaşlarımızın ulaştıkları bilgi kaynakları darbenin mahiyetini öğrenmemizi sağladı. Partimizde şuanda her kademede görev yapmış çok sayıda emekli asker arkadaşımız var. Onlardan bazıları da Ergenekon ve Balyoz gibi davalardan yargılanan isimler. Bu arkadaşlarımızın değerlendirmeleri bizleri aydınlattı. Çünkü sonuç olarak ordunun içerisinden geldikleri için haber alma imkanları doğal olarak çok daha fazla. Dolayasıyla saat 23:00 olmadan darbe girişiminin mahiyeti hakkında bilgimiz oluştu. TRT1'den darbecilerin bildirisi okunduktan sonraysa o bildiriyi dinledikten sonra darbe girişiminin arkasında ABD olduğu konusunda emin olduk. Çünkü bu bildiride yer alan ifadeler bunun bir göstergesiydi. Örneğin, bildiride yer alan uluslararası toplumlar ifadesi ABD'yi ifade ediyor. Uluslararası toplumlarla iyi ilişkiler ifadesinin Türkçesi, Amerika ile iyi ilişkiler demektir. Bütün bunlardan sonra bizim tutumumuz netleşti, ardından biz hemen parti olarak tavrımızı açıkladık. Darbe konusunda tutumunu net bir şekilde açıklayan ve bunun bir Amerikan darbe girişimi olduğunu, Türk ordusuyla alakasının bulunmadığını, bu darbenin ezileceğini söyleyen partimiz oldu. Böylece genel merkezimiz örgütlü bir şekilde sürece müdahil oldu. O günün sabahında AKP Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan kameraların karşısında şunu söyledi: Eğer Vatan Partisi olmasaydı bu darbe başarıya ulaşacaktı. Yani bizim 'ordu ve millet işbirliği yaparak bunu ezecektir' dememiz, hükümet başta olmak üzere toplumun bütün kesimlerine hem cesaret verdi hem de harekete geçilmesini mümkün kıldı. Bu bir böbürlenme ya da kendimize yontma durumu değildir. Eğer bu girişim başarısızlığa uğratıldıysa Vatan Partisinin zamanında doğru tahlil yapması, belirlemesinin tayin edici bir rolü olmuştur.

Burcu DÜZGÜN: Peki sonraki süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mehmet Bedri GÜLTEKİN: Öncelikle şunu söylemeliyim ki bu değerlendirmeyi ülkede yaşayan herkes saptamak zorundadır. Bu darbe bir ABD darbesidir. Darbe girişiminin ilk saatlerinde ABD tarafından yapılan açıklama ve daha sonra gelen açıklamalar bunun kanıtı niteliğindedir. İlk açıklamada tarafları itidale çağırıyoruz denildi. Bu açıklama şunu gösteriyor ki, ABD darbenin karşısında değil ve darbecileri Türkiye Cumhuriyeti karşısında bir taraf olarak görüyor. En nihayet yine ABD'den en yetkili ağızlardan yapılan açıklamalarda Gülen'in bu iş ile bir ilgisi olmadığı belirtilmiştir. Bu da darbe girişimin ABD darbe girişimi olduğunun bir başka kanıtıdır. Ben bu kanıtları daha da çoğaltabilirim. Bunu belirlemekte fayda var çünkü bir savaşa girmişseniz öncelikle düşmanınızı tanımalı, ona göre tedbir almalısınız. Eğer düşmanınızı tanımıyorsanız karanlığa yumruk sallarsınız. Hatta bilmeden düşmanınıza hizmet bile edebilirsiniz. Onun için Türkiye'nin bu darbe girişiminin ardında ABD'nin olduğunu görmesi ve ona göre hareket etmesi tayin edicidir. Bir diğer önemli noktaysa Türkiye'de geleneksel ordu ve cumhuriyet düşmanları vardır. Bunlar bu darbe girişimini ordunun üzerine yıkarak fırsat bu fırsat orduyu yıpratma gayreti içerisine giriyorlar. Şu bir gerçektir eğer ordumuz ezinci çoğunlukla darbecilerin karşısında olmasaydı bu darbe girişimi başarısız sonuçlanmazdı. Halk tankları yendi söylemi yanlıştır. Halk TSK'nın tanklarının büyük çoğunluğuyla birleşerek darbecilerin azınlıkta olan tanklarını ezmiştir. Eğer TSK'nın büyük çoğunluğunun darbecilerin karşısında olduğu bilinmeseydi saat 01:00'de kimse sokağa çıkmazdı. Ankara'da Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda darbeci generali alnından vuran astsubay deyim yerindeyse gecenin kaderini belirlemiştir. Ankara Özel Kuvvetler Komutanlığı darbecilerin eline geçip birlikler darbecilerin emrinde sokağa sürülebilseydi sonuç çok farklı olabilirdi. Bütün bunlar darbenin başarısız olmasında tayin edici rol oynamıştır. TSK'nın yüzde doksan dokuzunun karşı olduğu bir durumdan söz ediyoruz. Sonuç olarak Türkiye'nin ordusuna ihtiyacı vardır. Öyle bir dönemden geçiyoruz öylesine büyük badirelerle yüz yüzeyiz ki Türkiye'nin ordusunu ayakta tutup korumadan bu badireleri atlatması söz konusu değil.

Burcu DÜZGÜN: Darbe girişimi gerçekleşene kadar geçen süreçte neler oldu, sizce bu girişimin nedeni nedir?

Mehmet Bedri GÜLTEKİN: Türkiye 24 Temmuz 2015'te bir tarihi dönüm noktası yaşadı. Açılım vb. süreçlerle kışlasına hapsedilen ordu kışlasından çıktı. Arkasında ABD olan PKK'ya karşı vatan savaşı başladı. Bu Amerika'yı çok rahatsız etti. Ayrıca Fetullahçı terör örgütüne karşı yapılan operasyonların daha da kapsamlı hale gelmesi de ABD için rahatsız edici bir başka faktör oldu. Son olaraksa bütün provokasyonlara rağmen Türkiye'nin Rusya ile ilişkileri düzeltmek adına attığı adımlar ve Suriye ile ilişkilerin düzeleceği yönünde çıkan haberler. Bütün bunların neticesinde ABD Türkiye'nin elden avuçtan çıkmakta olduğunu gördü. Bunu önlemek içinde son kozunu oynadı. ABD bu darbeyi daha sonrası için düşünüyordu daha hazırlıklar tamamlanmamıştı. Biz bunu Şubat ayında tespit ettik ve duyurduk. Ancak YAŞ toplantısında Fetullahçı subayların tasfiye edileceği bilgisini almaları onları hızlandırdı. Yani bu durum ABD'nin Türkiye'nin son bir yıl içinde attığı adımlardan duyduğu rahatsızlığın neticesinde Türkiye'yi kaybetmemek için giriştiği umutsuz bir hamledir. Halkımızın deyişiyle bu saldırı ya herro ya merro saldırısıdır. Ama işleyen süren ABD'nin aleyhine ve kazanmasına imkan yoktu ki kaybettiler. Türkiye için çok iyi oldu. Bağımsızlık yolunda yeniden Atatürk devrimi yoluna girme noktasında Türkiye şimdi çok daha avantajlı ve çok daha aydınlık.

Burcu DÜZGÜN: 15 Temmuz akşamı ve sonrasında tüm yurt demokrasi nöbetleri başladı halk meydanlarda ve farklı görüşten insanları bir arada görüyoruz. Bu tabloyu nasıl yorumlarsınız?

Mehmet Bedri GÜLTEKİN: AKP nedir ne oluyor ve nereye gidiyor konuları bizim partimiz ve Türkiye toplumunun AKP karşıtı kesimi içinde de çokça tartışılan kavramlardır. Bizim parti olarak konu ile ilgili değerlendirmemiz geldiğimiz noktada Türkiye'nin bazı mecburiyetleri var. Türkiye ya kaderine boyun eğecek ve kendisine batı tarafından biçilen kadere razı olacak ya da Suriye halini alacak etnik ve mezhepsel ve daha birçok konularda çalışmalar yaşanacak. Bu iki ihtimal dışında Türkiye için bir üçüncü yol yoktur. İş başındaki iktidar demek her şey demek değildir. Türkiye'nin çeşitli dinamikleri var örneğin ordusu, iş çevreleri, halkı… Böyle bir ülkeyi bir Suriye ve ya Irak yapmak kolay değildir. Eğer Türkiye'yi öyle bir yola koyarsanız buna direnenler olacaktır. İş başındaki iktidar da bu dinamikleri görmez ve ona uygun hareket etmezse iş başından gider. Halk bir şekilde o iktidarı bir kenara koyar. Onun için iktidar koltuklarında oturanlar o dinamikleri dikkate almak ve ülkenin mecburiyetlerine göre hareket etmek zorundadır. Geçtiğimiz günlerde genel başkanımız kaleme aldığı yazısında 'AKP Kemalizm'e teslim olmaktadır' ifadesini kullanmıştır. Şimdi darbe girişimi sonrası yaşananlar da söylediklerimizi doğrulamıştır. Normalde AKP Atatürk'ü sevmez hatta ideolojik olarak Atatürk'e düşmandır. Ama geçtiğimiz günlerde Ankara'daki AKP'nin genel merkezi binası baştanbaşa bir Atatürk posteriyle kaplandı. Yine aynı AKP'nin söylemi 'biz yüzde elliyi temsil ediyoruz' şeklindeyken hatta diğer yüzde elliyi düşman olarak görürken, şimdiyse AKP meydanlarda ve halkı meydanlara çağırıyor, bir parti ayrımı yapmadan herkese sesleniyorlar. Önemli olan AKP'nin tutumunun değişmesidir bu değişimin neden gerçekleştiğini anlarsak önümüzdeki süreci anlarız. Darbe girişimiyle birlikte net bir şekilde ortaya çıktı ki karşıda Amerika var bu taraftaysa Türkiye. Artık perde kalktı. Amerika dünyanın en büyük askeri gücü eğer onunla karşı karşıya geldiyseniz onu alt edecek gücü toplamak zorundasınız yoksa ayakaltında kalıp ezilirsiniz. Türkiye dünyanın en büyük askeri gücüne karşı koyabilmek için iki tane tedbir almalı. Birincisi, komşularla barışılacak, ikincisi ülke içinde birliktelik sağlanmalı. Ülke içinde kavga ederek Amerika'ya direnemezsiniz. Türkiye'de siyasi temelde sağ sol ayrışması 1950'li yıllarda ortaya çıktı. Ve o yıllardan sonra Türkiye'de sağın ve solun meydanlarda bir araya geldiği örnek yok gibidir. Bir ket 1974 Kıbrıs Barış Harekatında bir kenetlenme olmuştur. Şu anda bir birliktelik var sokağa çıkan insanlar kimseye saldırmadı tam tersi sokağa çıkanlar kendisi gibi düşünmeyenlerinde yanında oldu. Bu Türkiye'nin nereye gittiğini görmek bakımından çok önemlidir. Şöyle bir altın kural var bir ülke emperyalizme ne kadar bağlıysa iç çatışmalar, terör benzer gelişmeler gibi tehditlerle o kadar yüz yüze gelir. Türkiye'de neden bombalar patlıyor neden terör var çünkü emperyalizm bizim kılcal damarlarımıza kadar sızmış vaziyette şimdi içimizi karıştırıyor. Şimdi meydanlarda farklı görüşlerden insanlarımızın antiemperyalizm temelinde bir arada olduklarını görüyoruz. Bu iyi bir gelişme. Türkiye'nin iç çatışmadan uzaklaşma yolunda sihirli formülü yakaladığını gösteriyor. Bu bakımdan biz Vatan Partisi olarak son derece umutluyuz, iyimseriz ve geleceğiz daha iyi olacağını gerçekten o bağımsızlıktan halkçı devletçi ekonomiden halkın iktidar olmasından yana programın hayata geçirilmesi açısından koşulların daha uygun olduğu günlere doğru gittiğimize inanıyoruz.

Burcu DÜZGÜN: Bu süreçte gözler Ergenekon, Balyoz gibi davaları yaşayan insanlara çevrilmiş durumda sizde Ergenekon davasında tutuklu yargılanan isimlerinden biri olarak neler söyleyeceksiniz?

Mehmet Bedri GÜLTEKİN: biz Ergenekon davasında yargılanırken mahkemelerde yaptığımız savunmalarda bizi yargılayan hakim ve savcılara 'suç işliyorsunuz yarın yargılanacaksınız' dedik savunmalarımızda bu ifadeler var. Bizim söylediklerimizin hepsi gerçekleşti çünkü gerçekten suç işliyorlardı. İçeri atılan askerlerin hepsi gerçekten Mustafa Kemal'in askerleri. Herhangi bir örgüt üyeliği, darbe girişimi söz konusu değil. Sahte deliller üzerine inşa edilen bir dava var ortada. Bu kadar kanunsuzluk bu kadar suç cezasız kalmaz. Üstelik bütün bu yapılanlar Türkiye'nin aleyhine planlayan merkez ABD uygulayan FETÖ. Sonucun böyle olacağını kestirmemek mümkün değildi. Biz kendimize güvenle o günlerin geçeceğini ve tersine döneceğini bu milletin kendisine kumpas kuran çeteyi elinde sonunda çığa çıkartacağını ve yargılayacağını biliyorduk. Bundan emindik. 2014 'ün başında hem Ergenekon hem balyozdan tutuklu olanlar Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla serbest bırakıldı şimdi geçen iki buçuk yılın sonunda yaşadığımız darbe girişimi Türkiye'nin gerçekten varlığına ve bütünlüğüne halkın güvenliğine iç barışa kimin kastettiğini bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarttı. Yapanlarda yargılanıyor. Daha da önemlisi de şudur ki darbe gecesi kahramanca direnenler Ergenekon davasında darbeci diye hapse atılan subaylar. Yani Tayyip Erdoğanların o zaman darbeci diye içeri attırdıkları subaylar Tayyip Erdoğanları kurtardılar. Bu subaylar kendilerini içeri atan esas gücün Amerika olduğunu bildikleri gibi bu girişimi gerçekleştirenlerinde Amerika olduğunu biliyorlardı. Eğer Amerika darbe girişiminde başarı sağlarsa Tayyip Erdoğan'ın ne olacağından daha önemli olan bu milletin ne olacağıydı. Onun için en başından beri net bir tavırla kahramanca mücadele ettiler.

Burcu DÜZGÜN: 15 Temmuz darbe girişiminin ardında OHAL ilan edildi. Uygulamanın sosyal hayata yansımadığını görüyoruz. Bu süreçte KHK'ler çıkartılıyor konu ile ilgili sizin yorumunuz ne olacak?

Mehmet Bedri GÜLTEKİN: Biz Vatan Partisi olarak Ocak ayında teröre karşı mücadele programı açıkladık ve bu programın maddelerden bir tanesi Türkiye'nin OHAL ilan etmesi gerektiğiydi. Bir yanda PKK bir yanda IŞID bir yılda on dört canlı bomba patladı. Bir ülke bu kadar büyük bir tehlike ve tehdit ile yüz yüzeyse olağan tedbirlerle bununla baş edemezsiniz. OHAL gereklidir ve vakit geçirilmeden ilan edilmelidir dedik. Biz o zaman bunu dinletemedik. Ne zaman ki 15 Temmuz darbe girişimi oldu darbeciler Cumhurbaşkanının ve diğer yetkililerin kapısına dayandı o zaman OHAL uygulamasının gerekli olduğu ortaya çıktı. Geç oldu ama doğru Türkiye için de gerekli.

Burcu DÜZGÜN: Açığa almalar soruşturmalar da devam ediyor…

Mehmet Bedri GÜLTEKİN: Bunlar ve terör örgütünün devletten temizlenmesi yönündeki tedbirler doğru tedbirlerdir. Bu kadar kapsamlı bir hareket yürütüldüğünde kurunun yanında yaşta yanabilir. Bunu önleyemezsiniz. Ama siz hukuka bağlıysanız, hakkaniyetle hareket ederseniz. Yanlışları düzeltme şansınız her zaman vardır. Bugün önemli olan terör örgütünün temizlenmesidir.

Burcu DÜZGÜN: Çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnamelerde bazı kararlar alınıyor örneğin Jandarmanın İçişleri Bakanlığına bağlanması kararı bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mehmet Bedri GÜLTEKİN: Biz bunları yanlış, tehlikeli görüyoruz. Ordu içinde fitneci yapı dışarıdan bir müdahale neticesinde ortaya çıktı. Şimdi ordunun bütünlüğünü bozuyorsunuz jandarmayı içişleri bakanlığına bağlıyorsunuz, askeri liselerin uzun vadede kapatılacağını söylüyorlar. Halbuki ordu bambaşka bir kurumdur ordunun görevi vatan savunmasıdır, milletin güvenliğidir. Herhangi bir okula yaklaştığınız gibi harp okuluna yaklaşamazsınız. Orada savaş sanatı öğretiliyor. O insanlar ve o okullar ülke için gereklidir. Siz o kurumun yapısıyla oynarsanız kurumun kendi görevini yapmasını önlersiniz. Onun için AKP'nin bu konudaki düşüncelerini girişimlerini yanlış buluyoruz. Bu şekilde müdahalelerin olmamasının mücadelesini vereceğiz. Ülke öyle bir yerde ki bu süreçte Ordu Türkiye'nin en çok ihtiyaç duyduğu kurumdur. Eğer ordunuz ayaktaysa siz bu tehditlere karşı koyarsınız. Ordunuz ayakta değilse hiçbir şey yapamazsınız. Türkiye eğer bugün bölücü teröre karşı savaşıyorsa ülkede Türk-Kürt Alevi- Sünni savaşı yoksa Türkiye bu darbe girişimini boşa çıkarttıysa milli ordusu ayakta durduğu içindir. Onun için ordunun genleriyle yapısıyla oynamamak lazım. AKP'yi uyarıyoruz bunu yaparlarsa aslında kendi sonlarını getirirler.

Burcu DÜZGÜN: Partiniz ile alakalı bir soru sormak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde Samsun'a gelen Genel Başkan Doğu Perinçek'in bazı açıklamaları genel başkanlığı bırakıyor şeklinde yorumlanmıştı. Böyle bir durum söz konusu mu?

Mehmet Bedri GÜLTEKİN: Doğu Perinçek arkadaşımız bu konu ne zaman açılsa genel başkanlığı bir görev olarak yaptığını söyler. Doğu Perinçek bilim insanıdır. En mutlu olduğu şeyler araştırmak, okumak yazmaktır. Hayatın her alanıyla ilgili söz söyleyecek durumda olan bir insandır. Başkanlık konusunda daha iyi yapabilecek bir arkadaş varsa seve seve görevi devreder partiye katkıda bulunmaya devam ederim diyende yine kendisidir. Ama şunu da söyler sonuç olarak buna karar verecek partinin yetkili kollarıdır. Yaptığı açıklamalarda da bunu söylemiştir. Doğu Perinçek'in ve partimizin konu ile ilgili tavrını anlatmak bakımından da şöyle bir bilgi vermek isterim 2013 yılının 10. Ayında bizler tutukluyduk. Silivri'de partimizin genel kurultayı toplandı biz parti yöneticilerinden içeride olan on üç kişiydik. Dışarıdaki arkadaşlar hepimizin parti yönetimine yeniden aday gösterilmesi görüşündeydiler. Biz on iki kişi aday olmayalım ama Doğu Perinçek aday olsun görüşünde birleştik. Çünkü Perinçek partinin lideri ve düşman lideri hapis ederek bu partiyi dağıtmak ve teslim almak istedi. Ona karşı Perinçek'i aday göstermek önemliydi biz on iki kişi bu görüşümüzü yazdık, imzaladık ve gönderdik. Fakat Perinçek buna rağmen aday olmamasının daha uygun olacağı yönünde yazdığı mektubu genel kurula yolladı. Genel başkanımızın bu mektubu genel kurultayda okundu oy birliğiyle reddedildi. Şimdiki durum da odur. Partimizin üzerinde birleştiği isimdir Doğu Perinçek. Önümüzdeki kurultayda da böyle olacaktır. Doğu Perinçek bizim liderimizdir. Biz devrimci bir partiyiz devrimci partilerin liderleri tarih içinde ortaya çıkar oylamayla değil.
Burcu DÜZGÜN: Teşekkür ederiz.


Röportaj: Burcu DÜZÜGÜN
Fotoğraf: Tayfur KARA