Küçük çocuklara yönelik insanlık dışı davranışlara tanık oldukça 'Rüyada gibiyiz?' diyesim geliyor...

Çünkü, yaşananlar inanılacak gibi değil!..

Bu toplum nereye gidiyor böyle?..

Irzlarına geçilen, işkencelere maruz kalan, zorla dilencilik yaptırılan ve haksız uygulamalarla anasız- babasız bırakılarak gelecekleri çalınan çocukların vebalini düşünüyor, ürküyorum...

Neyse uzatmayayım da sizleri Yusuf Dursun'un öyküsüyle baş başa bırakayım…

  • * *

Delikanlı, yeni bir eve taşınmıştı. Bir ayakkabı fabrikasında bölüm şefiydi. Annesi, babası, hatta bütün kardeşleri uzaklardaydı. Komşular da onu pek görmüyordu.

Fakat, zemin katta rastladığı çocuk farklıydı. Binaya girip çıkarken onu aynı pencerede görüyor, gülümseyen gözleriyle el sallayan çocuğa, avuç dolusu öpücük gönderiyordu.

Bahar gelmişti. Havalar ısındığında zemin kattaki evin pencereleri de açılmıştı. Küçük çocuk gün yüzüne çıkmıştı. Delikanlı, o güne kadar hep buğulu bir cam arkasından gördüğü arkadaşıyla tanıştı. Küçük çocuk, yine aynı yerdeydi ama hiç olmazsa sesini duyuyordu. Delikanlı, o çocukla sohbet edebilmek için evden birkaç dakika erken çıkmaya başladı. Pencereden onunla sohbet etmek hoşuna gidiyordu. Bazen işe geç kaldığı da oluyordu..

Küçük çocuk annesiyle birlikte yaşıyordu. Almanya'da çalıştığı söylenen babası da bir gün ona mutlaka dönecekti.

Çocuk, bir gün babasının fotoğrafını gösterdi ona. 'İşte babam bu' dedi. 'Kucağında bulunan da benmişim'.

Her sohbette konu çocuğun babasıyla ilgiliydi. Delikanlı başka bir konu açmak istese de küçük çocuk lafı dolaştırıp, büyük bir ustalıkla yine babasına getiriyordu. Birkaç ay böyle geçti.

Ramazan Bayramı yaklaşmıştı. Delikanlı bu vefalı arkadaşına

bir hediye almak istedi. En iyi şey bir ayakkabı olabilirdi. Bir gün ona niyetini açıkladı ve hangi tür ayakkabıdan hoşlandığını sordu.

Küçük çocuk gözleri gökyüzüne dikti. 'Uçan ayakkabılardan isterim' dedi. Delikanlı şaşırmıştı. Çocuk, o ayakkabıları giydiğinde istediği yere uçabileceğini söyledi.

Delikanlı, küçük çocuğun hayal dünyasında yaşadığını, uçan ayakkabıların masallarda ve filmlerde olabileceğini anlatsa da çocuk isteğinden vazgeçmedi. Delikanlı, onun hayallerini yıkmak istemedi.

Bayram günü gelmişti. Delikanlı, işyerinde küçük arkadaşı için birkaç çeşit ayakkabı yaptırmıştı. Onu çok güzel ambalajlattı…

Delikanlı o bayram sabahı çocuğun evinin kapısını çaldı. İlk kez evine girecekti.

Kapıyı küçük çocuk açarken inanılmaz heyecanlıydı. İstediği hediye gelmişti.

Delikanlı, kapı açıldığında, küçük çocuğu gördüğünde şaşırdı. Onun bu durumunu bilmiyordu. Çocuk, felçli vücuduyla tekerlekli sandalyede güçlükle dikilmişti:

'Uçan ayakkabılardan isteyip, sizi masrafa soktuğum için özür dilerim' dedi. 'Ama başka türlü de babama kavuşmam mümkün değil ki.'

* *

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle…