Samsun'da görev yapan bazı eğitim sendikalarının temsilcileri, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hazırladığı "Gençlik Çalışmaları Yönergesi" kapsamında okullarda gençlere yönelik yapılacak çalışmalara tepki gösterdi. Yönerge göre, müftlülükler aracılığıyla yürütülecek çalışmalarla Diyanet personeli okulları ziyaret ederek sohbet toplantıları düzenleyecek, gençler için vatan, ezan, bayrak gibi konularda eğitsel materyaller geliştirilecek.

DİYANET KOORDİNE EDECEK

Yönerge kapsamında Diyanet'in genç gönüllüleri arasından üniversite, fakülte, okul ve sınıflarda, okul temsilcileri belirlenerek, temsilciler aracılığıyla Diyanet'in yürüteceği çalışmalar koordine edilecek.

ÇOK ZARAR GÖRDÜK

Okullarda Cumhuriyetin laik ve bilimsel eğitim anlayışıyla hareket edilmesi gerektiğini söyleyen Eğitim İş Samsun Şube Başkanı Rüstem Kara, "Dolayısıyla eğitim sisteminin içinde din, ahlak ve felsefe eğitimi de varken, dışarıdaki kurumlar okula müdahale etmemeli. Diyanet veya diğer vakıflar gibi okul dışındaki yapılar belirli anlaşmalarla okullara gelip eğitim öğretim ortamlarını tamamen değiştiriyorlar. Çocuklarımızın geleceğini kendi düşünceleri doğrultusunda şekillendiren tarikat eğitimine benzer bir eğitim anlayışını uygulamaya çalışıyorlar. Biz bunlardan çok zarar gördük. Milli Eğitim Bakanlığı çocuklarımızı bu tür kişilerle karşı karşıya getirmemeli. Çünkü bu insanlar öğretmen değiller, pedagojik formasyonları yok bu yüzden eğitim veremezler. Diyanetin böyle bir uygulama içerisinde olmasını doğru bulmuyoruz. Devletin okullarında işi öğretmenlere bıraksınlar" dedi.

ÖĞRENCİLERİ RAHAT BIRAKIN

Sürekli okullara dışarıdan müdahalelerle yapısının bozma projelerinin olduğunu savunan Kara, "Öğrencileri rahat bıraksınlar. Çocuklarımız öğretmenleriyle eğitim ortamında bulunsun. Bu kurumların eğitim ortamlarında olması eğitim açısından uygun değil. Aynı sınıfın içerisinde Diyanet temsilcisinin olması baskıdır. Bütün sınıflara bir temsilci atarsanız eğitim öğretim birliği bozulur. İnsanların inançlarına müdahale edilmemeli. Farklı inançları olan öğrencilerin baskı altına alınabileceği bir durum söz konusu bu da kesinlikle yanlış" diye konuştu.

ÖĞRETMENLERE HAKARET

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 'Milli Diyanet Bakanlığı'na dönüştüğünü söyleyen Eğitim Sen Samsun Şube Başkanı İsmail Yavuz, "Dini vakıfların eğitimden elini ayağını çekmesi gerektiğini her zaman söylüyoruz ama her zaman müdahil oluyorlar. Bu okullarda din ve tarih öğretmenleri de var vatan, ezan, bayrak gibi konularda eğitim veriyorlar. Müfredatımızda da hangi değerlerin öğretileceği bize veriliyor. Öğretmenler de bu paralelde derslerini vermeye çalışıyorlar. Ama ısrarla sanki kadrolar yetersizmiş gibi öğretmenlere hatta en çok Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerine, 'Siz bu konuları anlatamıyorsunuz' diyerek hakaret ediliyor. Okulları öğretmenlere bırakmaları ve ellerini eteklerini okullardan çekmeleri lazım. Özellikle 4+4+4 kararından sonra sürekli olarak din üzerinden Milli Eğitim Bakanlığı'nın şekillendirilmeye çalışılması yurttaş üzerinde de tepki yaratıyor. Çünkü vatandaşlar çocuklarının pozitif bilimler konusunda eğitim almasını istiyor. Zaten din eğitimi almak isteyen çocuklar alabiliyor. Bu yurttaşta kaygı ve öfke yaratıyor. Bakanlığın bu konuya bir an önce el atıp uzaklaştırması lazımken aksine Diyanet'e bu şekilde çanak tutuyor" ifadelerini kullandı.

'PARALEL DEVLET YAPILANMASI' GİBİ

Eğitim ortamında bu süreçlerin yaşanmaması gerektiğini kaydeden Yavuz, şu şekilde sürdürdü: "Her sınıfa bir temsilci atayıp gönüllülük temelinde görevlendirmesi aynı paralel devlet yapılanması gibi bir durum oluyor. Milli Eğitim Bakanının yetişmiş 900 bin öğretmeni varken, orada durmaması ve istifa etmesi gerekiyor. Sanki alanlarında uzman öğretmenler işlerini yapamıyormuş gibi diyanet bu işleri üstleniyor. Sürekli din istismarı yapılıyor ve genç nesil şekillendirilmeye çalışılıyor. İşin doğrusu anayasadaki laiklik tanımına da aykırı hareket edip suç işliyorlar."

15 TEMMUZ'DAN DERS ALINMADI

Türkiye'de okullarda çeşitli vakıf ve tarikatların Milli Eğitim Bakanlığı'nda örgütlenmesi sonucundan 15 Temmuz hain darbe girişiminin yaşandığını belirten Türk Eğitim Sen Samsun Şube Başkanı Levent Kuruoğlu, ''Sonraki süreç içerisinde hala devletimizin akıllanmadığı ve bu olaydan ders almadığı görüldü. Çeşitli tarikatların vakıf adı altında Milli Eğitim'de cirit attıklarını ne yazık ki görüyoruz. Resmi kurum olabilirler, devlet tarafından izin verilmişler de olabilirler ama eğitim belli bir müfredat çerçevesinde, devletin atadığı öğretmenler tarafından yapılması gereken bir eylem. Devlet buraya öğretmen atamışken, başka dernek ve vakıflara ihtiyaç yok. Derhal bu cemaatlerin eğitim kurumlarından çıkartılması lazım. Kötü veya iyi tartışması için söylemiyorum, Milli Eğitim'in tek elden düzgün ve mantıklı yönetilmesi lazım. Okullar kimsenin arka bahçesi olmamalı. Okullarda faaliyet gösteren kurumlara 'Devletin izin verdiği kurum' deniliyor ama FETÖ'nün de kurumlarına zamanında izin verilmişti. Onlar da resmi vakıftılar. Birçok eğitim kurumu açmışlardı. Bu tür kuruluşların da Milli Eğitim Bakanlığı içerisinde yeniden örgütlenip, yeni darbe girişimlerine sebebiyet vermeyeceği bilinmiyor. Kimseyi zan altında bırakmak istemiyorum ama bu böyle. Üstelik FETÖ'nün en büyük zararı eğitimde oldu. Diyanetin bu konuda kontrol mekanizması yok. Milli Eğitim Bakanlığı da Diyanet'in yaptığı işi kontrol edemez. Bu da tehlikeli bir durum oluşturur" diye konuştu.

HERKESİN DİNE BAKIŞI FARKLI

Zaman zaman Diyanet ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın proje bazlı çalışmalar yapmasının olumlu olduğunu ifade eden Kuruoğlu, açıklamasını şu şekilde tamamladı: "Diyanet'i Milli Eğitim'e bağlarsanız ve bizi buna göre şekillendirmeye kalkarsanız, bu sıkıntıya neden olur. Herkesin dinsel bakışı farklı. Elbette bütün çocuklarımızın İslam ve Türk ahlakına göre yetişmesini isteriz ama bunları Milli Eğitim Bakanlığı planlamalı. Bu konular, yarın bir gün imamlar veya değişik örgütlenmelerin eliyle başkalarının eline sorun oluşturur. Milli Eğitim Bakanlığı'nda binlerce Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni var. Eğer bir eğitim verilecekse, bu öğretmenlerle yapılmalı. 900 bin öğretmeni olan bir kurumun kendi içinde işini yapamadı gibi gösterip başkalarını getirmek doğru değil."

Zerrin SOMUNCU