Samsun'un Ayvacık ilçesinde bulunan 1981 yılında faaliyete geçen ve 4.8 milyar metreküp su kapasitesine sahip Hasan Uğurlu Barajı, kasım ayında yapılan ölçümlerde yüzde 61.78 doluluk oranıyla endişelendirdi. Su kaynakları uzmanları, Hasan Uğurlu Barajı'nın Yozgat'ın Çekerek ilçesinde bulunan Çekerek Barajı'na su tutması, küresel ısınmaya bağlı olarak yağış rejiminin değişmesi, 2014 yılında bütün dünyada yaşanan en kurak yılın ardından 2016-2018 yıllarının da kurak geçmesi nedenlerinden dolayı Hasan Uğurlu Barajı'nda su seviyesinin düşük gözlenmesinin normal bir durum olduğunu ifade etti. Barajın geleceğini değerlendiren Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nazmi Polat ve OMÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir, yetkilileri uyararak barajla ilgili tedbirlerin alınması gerektiğini ifade etti.

CANLILARI ETKİLİYOR

Sonbahar yağışlarına rağmen Samsun'daki en büyük barajlardan birisi olan Hasan Uğurlu Barajı'nın su kapasitesinde ciddi bir eksikliğin söz konusu olduğunu kaydeden OMÜ Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nazmi Polat, "Burada yanlış su kullanımı söz konusu da olabilir. Gelecek için yetkilileri uyarmalıyız. Tedbir alınması gerekli. Bir baraj düşünün ki gövdesin hiç su kalmamış. Kaldı ki bu sonbahar yağmurlarından sonraki durum. Türkiye'deki su rejimiyle ilgililerin tekrar dikkat edip ona göre bir strateji belirleme gerekliliğinin göstergesi. Su miktarındaki bu ciddi azalış canlıları etkilediği kadar, çevreyi de etkiliyor. Bu manada gerek sulama gerek enerji hangi maksatla suları kullanıyorsak doğanın dengesine zarar vermeyecek bir seviyede bu işlemi yapmamız gerekir. Geçen yıl da benzeri bir durumla karşılaştık, ondan önceki yıllarda bu denli azalma görmedik. Düşünün ki Yeşilırmak gibi su potansiyeli en yüksek olan nehirlerimizden bir tanesine kurulan baraj sisteminin gövde kısmında su kalmamış, çırılçıplak kalmış. Gövdenin önünde piknik yapılabilecek hale gelmiş. Su rejimiyle ilgili eğer her yıl tavan ve taban yapacak şekilde su kullanımı olursa o ortama adapte olmak zorunda olan canlılar ya göç eder ya da değişen su rejimindeki farklılıklardan birçok tür yok olur. Su seviyesindeki farklılığa bağlı olarak çevre, flora ve fauna mensuplar etkilenir" dedi.

GÜNÜ BİRLİK HESAP YAPILMAMALI

"Tabii ki sularımızdan enerji üretmeli, sulamalarda kullanmalıyız" diyen Prof. Dr. Polat "Sulamayla yapılan tarımın ülkemize etkisi gözden ırak tutumaz; ancak hesapları günü birlik değil de uzun vadeli yapıp, doğayla barışık, canlıların varlıklarını sürdürebildiği bir dengede faydalanmamız gerekir. Aşırı kullanım belki günü kurtarır ancak gelecekte parayla karşılayamayacağımız boşluklara ve zararlara sebep olur. Bu da doğanın geri dönüşümsüz olarak tahribi demektir. Zaten akarsuların üzerine kurulan barajlarla, akarsu sisteminden durgu su sistemine geçişte doğal olarak birçok canlıyı kaybettik. Bunun üzerine bir de su rejimindeki tavan ve taban arasındaki uçurumlar mevcut canlıların da ciddi problemlerle karşılaşmasına sebep olur. Çevre içerisinde yaşadığı canlılarla insanlık için vardır, insanlığa hizmet eder. İçersinde canlı bulunmayan, canlı sayısının her geçen gün azaldığı ortamlar, bir gün insanın oradan kaçacağı yaşayamayacağı habitatlara dönüşür" diye konuştu.

KAR YAĞIŞLARI ÖNEMLİ

OMÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir, yüzde 60'lık bir oranın düşük bir seviye olduğunu ifade ederek, "Bizim arzu ettiğimiz daha yüksek seviyede olması ama bu bir tehlike veya risk anlamında değil. Kış yağışlarını iyi alabilirsek doluluk oranı yüzde 90'ları yüzde 100'leri bulabilir. Eğer bu doluluk oranı ilkbahara da böyle giderse işte o zaman sıkıntı var demektir. Bizim aldığımız sonbahar yağmurları aşırı derecede su kaynağı oluşturacak yağmurlar değil. Yağışımız son 1,1.5 aydır fena değil ama kaynak yeterliliği oluşturacak yağışlar değil. Bizim asıl su kaynaklarının depolamaları için beklediğimi yağışlar kış yağışları. Özellikle kar yağışı önemli. Hasan Uğurlu, Suat Uğurlu Barajları'nın dolmasına yarayacak yağışlar bu yağışlar. Hasan Uğurlu üst kesimde olduğu için, havzasında kar yağışını iyi alabilirse bence doluluk oranını yukarıya çekebiliriz. Düşen yağış miktarını görmemiz lazım. Son 1 ayda düşen yağışla sorunu çözdük demek doğru değil. Maalesef insanlar bir iki gün yağmur yağdığında 'Yağış problemi bitti. Kuraklık çözüldü' gibi bir algıya kapılıyorlar. Aslında tam tersine biz belli dönemlerde yağışın artmasını da risk olarak görüyoruz. Bir de bu sene bölgesel olarak düşen yağışlar var. Örneğin Samsun'da Bafra'ya şiddetli bir yağış düşüyor ama Çarşamba'ya düşmüyor. Dolayısıyla Hasan Uğurlu'nun su havzasındaki yağış miktarına bakmamız lazım. Bizim asıl beklediğimiz bundan sonraki düşecek yağış. Hasan Uğurlu'nun su kaynağı deposunu oluşturan dağlara düşen kar yağışı" ifadelerini kullandı.

SU YÖNETİMİ YAPILMALI

Türkiye'nin hızlı biçimde suyu yönetme konusunda yeni bir sürece girmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Demir "Suyu yönetmeyi, sadece günü kurtarma adına ya da problem olduğunda çözüm üretme değil mevcut su kaynaklarımızı, düşen yağış miktarını takip ederek bütün havzaların birbiriyle nasıl koordine edileceğinin çalışması yapılması lazım. Bu konuda çok ciddi eksikliğimiz, yanlışlarımız var. Su yönetimi konusunda son yıllarda bir genel müdürlük kuruldu ama hala istediğimiz ivme ve çalışma yakalanamadı. Bizim özellikle Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Menderes gibi ana arterlerimiz var. Bu ana arterleri oluşturan havzaların yönetimini bir bütün olarak ele alıp en uç noktadan, en son suyun tüketildiği yere kadar suyun ve hareketinin çok iyi takip edilmesi gerekiyor. Aksi takdirde belli bir noktada elde edeceğimiz su miktarını da düzenli ve planlı kullanamazsak yıl içerisinde dağıtamadığımız için 12 ayın 3-4 ayında ciddi bir krizle karşılaşabiliriz. Bu yüzden su yönetimi bütüncül ele alınmalı, havzalar kendi içerisinde ve Türkiye bazında ele alınmalı. Bundan 20 sene sonra eğer biz Kızılırmak nehrinde barajlarla tuttuğumuz suları, tıpkı doğalgaz taşır gibi borularla Ankara'ya, İstanbul'a, Eskişehir'e taşırsak buna kimse şaşırmasın çünkü dünya da Türkiye'de buraya doğru gidiyor. Zaten Türkiye'nin şu anda belli bölgelerinde su krizi var, su seviyesi su fakirliği sınırının altına girdi. O nedenle de mevcut su kaynaklarımızı doğru kullanmak, planlamak, bir sorun varsa tespit edip çözmek gerekir. Günü birlik geçiştirici çözümler bilimin de aklın da kabul edeceği şeyler değil" sözlerini kaydetti.

Zerrin SOMUNCU / ÖZEL HABER