İlk Büyüklük Kömürde

Artık onun için limit, limitsizlik yani sonsuzluktu. Hiç durmayı düşünmüyordu. Bir yandan kömür piyasasında fiyatları belirleyen kişi olurken, diğer işlerde ufak ufak da olsa gelişiyordu. Kömür ithalatı artınca denizciliğe girdi. Bulgarlarla ortaklık yaptı ama kısa süre sonra onlar sözlerinde durmayarak fiyatların artırılmasını istedi. Kötü ev sahibi, kiracıyı ev sahibi yaparmış ya, Bulgarlar da Yıldırımları gemi sahibi yaptı. Kömürü taşımak için aldıkları dört gemiyle denizcilik sektörüne sağlam bir adım attılar. Kömürde ve diğer işler gelişirken o hep önüne bakıyordu. Ne yapılan dedikodularla, ne başkalarının yaptıklarıyla ilgilenmedi. Tek ilgisi kendi yaptıklarıydı. Kömürde onların satış yaptığı rakamların hesaplarını rakipleri tutuyordu adeta ve 'Bu fiyata kömür satılır mı?' diyorlardı. Ama piyasayı ve dünyayı yakından takip ediyor, kömür fiyatlarının birkaç ay sonra düşeceğini görüyor, elindeki malı bazen kar etmeden satıyor ama ikinci partide daha büyük kar yapıyordu. Rakipleri ise fiyatın çıkmasını bekliyor, sermayesi malda bağlı kalıyor, malda depolarda müşteri bekliyordu. Tam bir ekip çalışması yapıyorlardı. Yüksel Yıldırım yurt dışı çalışmalarını ve planlamalarını, ağabeyi Ali Rıza Yıldırım strateji ve finansman ihtiyacını bankalarla çalışarak çözümlüyor, Mehmet Yıldırım ise operasyonu gerçekleştiriyor, Anadolu'ya çıkıp kömürün pazarlamasını yapıyordu. YILYAK küçük bir firma olmasına rağmen kömür sektöründe Türkiye'nin en büyüğü haline geldi. Bu çalışmalar sırasında Trabzon ve İskenderun'da depo aldılar. Bu arada Samsun'da babasının başlattığı işlerden çimento ticaretini 1997 yılında, hazır betonların arttığı gerekçesiyle kapattılar. 2001 yılında da demir ticaretinden çekildiler. Zira Yeşilyurt'un Samsun'a fabrika açmasının ardından, İskenderun'dan, Karabük'ten demir getirerek piyasada rekabet etme şansı kalmamıştı. Son yıllarda da fiyat dengesizliği nedeniyle kömürden büyük karlar yaparken, demirde küçük de olsa zarar ediyorlardı. Ruslar Kara Listeye Aldı 2001 yılında Türkiye'de kriz vardı ve her firma küçülüyor, ayakta kalmaya çalışıyordu ama YILYAK büyüyordu. Ülkede kriz yaşanırken yeni bir pazarlama stratejisi geliştirdiler. Karadeniz'de fındıkkabuğu, Anadolu'da tezek ve odun yakana denemeleri için kömür verdiler ve 'Bunu yakın bir ısının, beğenmezseniz para vermeyin,' dediler. Daha önce yakmamış olanlar kömürleri öyle beğendi ki Türkiye kömür pazarı 3,5 - 4 milyon tondan 2002 yılında 6,5 milyon tonu aştı. Türkiye'de talep artınca Rus kömür üreticileri fiyatları artırmak ve büyüyen pazarın karından daha çok pay almak için Yüksel Yıldırım ve kardeşleriyle ortaklığı bozduklarını açıkladılar. Yüksel Yıldırım, Ruslara sert tavır göstererek adeta tırnaklarıyla oluşturdukları pazarı onlara kolay yedirmeyeceklerini söyledi. Fiyatları aşağı çekerek ilk darbeyi vurdu. Bunun üzerine Rusya'daki tüm kömür üreticileri karar alarak YILYAK ve Yüksel Yıldırım'ı kara listeye aldı. Artık Rusya'dan hiçbir firma onlara kömür satmayacaktı. Şoke oldu. Türkiye'deki rakipleri 'Yıldırımlar bitti, Ruslardan kömür alamıyorlar, depoları kapatırlar, iflas ederler,' diyordu. Rakiplerinin aksine onlar pes etmemişti. Yüksel Yıldırım Çin'e uçtu. Çin'den Türkiye'ye daha önce hiç kömür gelmemişti. Ama Ruslara karşı bu kömürün getirilmesi gerekiyordu ve Yıldırımlar bu kömürü Türkiye'ye getirdi. Ardından da diğer firmalar Çin kömürü ithalatında onları takip etti. Trabzon Limanını Vermediler 2001 krizinden sonra Türkiye toparlanmaya başlarken, 2002 seçimleriyle birlikte yeni bir istikrar dönemine giriliyordu. Yirmiye yakın banka battığı için sermayesi olanın bankalara güveni kalmamıştı. Bankalara yatmayan para yastık altında yeni yatırımları bekliyordu. Yıldırımların da demir, çimento ticaretinin ardından önemli kazançlar sağladıkları kömür işinden 120 milyon doları, ne yapılacağı bilinmez şekilde bekliyordu. Yüksel Yıldırım, ağabeyi ve kardeşiyle, 1998 yılında Rusya'da yaşanan özelleştirmelerin Türkiye'de de gerçekleşeceği öngördüğünü paylaştı. Devletin zarar eden KİT'leri satacağını, bu ihalelerden yeni sektörlere ve yatırıma girebileceklerini söyledi. Bir yandan da devletin işletemediği yerleri kendilerinin de zarardan kurtaramayacağı endişesini yaşıyorlardı. Özelleştirme ihalelerini takip etmeye başladı. İlk ihaleye çıkanlar arasında Trabzon Limanı vardı. Rus kömürcülere kızmıştı ve onları kendisine mecbur bırakmak istiyordu. Trabzon Limanı ihalesini 14 milyon dolarlık teklifiyle kazandı. Ama beklenmedik bir şey oldu...

* * *

Trabzon Limanı'nı ihalede 14 milyon dolarla kazandık. Bütün Trabzon bize karşı ayağa kalktı. Gazetelerde hiç unutmuyorum, 'Sivas'ta doğdu, Samsun'da yüzdü, Trabzon Limanı'nı aldı', 'İstemiyoruz', 'Samsunlulara Trabzon limanı verilmez' gibi başlıklar atıldı. Trabzon'un bütün sivil toplum örgütleri birleşti, rakibim kömürcüler de birleşerek onları sürükledi. 'Yıldırımlar burayı alıyor, kömüre kapatacaklar. Biz burada kömür işi yapamayız, bittik' diyerek topluca dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a gittiler. Abdüllatif Şener de özelleştirmelerden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak TV'de canlı yayında Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun onayladığı ihaleleri açıklarken, 'Trabzon Limanı Yıldırım Dış Ticaret'e verildi' diye ifade etti. Biz de aldık diye sevindik. Bütün Trabzon Ankara'ya gitti. Başbakan'a ihaledeki Trabzonlu olan ikinci firmaya verilmesi için baskı yaptı. Başbakan da 'İkinciye veremem, adil bir ihale olmuş, birinci kazanmış. Burada yapabileceğim bir tek şey ihaleyi iptal etmek olur,' diye söylemiş. Yeniden ihaleye çıkardılar, ikinci ihalede o kadar çok talep vardı ki, 'Dikkat edelim, fazla büyük paralar vermeyelim,' derken strateji hatası yaptık ve açık eksiltmeye kalamayıp, kapalı zarfta elendik. Ben çok üzüldüm alamadık diye, Trabzonlular da acayip sevindi ama ihaleyi Rizeliler aldı. Yağmurdan kaçarken doluya tutuldular.

* * *

Holdingin Temelleri Atılıyor

Trabzon Limanı'nı ikinci ihalede kaybedince, haksızlığa uğradıklarını düşünerek dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ı ziyaret ettiler. Yapılanın kendilerine haksızlık olduğunu, bundan sonra benzer şeylerin yaşanmasından endişe ettiklerini ifade ederek, Bakan'dan sözlü teminat aldılar. Diğer özelleştirme ihalelerinde böyle bir şey yaşanmayacaktı. Ama limancılık Yüksel Yıldırım'ın Amerika'da Japon firmasında çalışırken kurduğu düşlerden biriydi. Krizden etkilenen holdinglerden olan STFA yeniden yapılanmaya girmiş ve Dilovası'ndaki Sedef Tersanesi'nin bulunduğu yerdeki limanı satışa çıkarmıştı. 1999 yılındaki depremden büyük hasar gören, rıhtımı vinç konulamayacak derece çürümüş bir limandı. Yükler gemilerdeki vinçlerle boşaltılabiliyordu. STFA Holding yöneticileri ile kısa sürede yaptıkları görüşme sonucunda 35 bin TEU kapasiteli limanı 24 milyon dolar karşılığında alarak, limancılık sektörüne de ilk adımı attılar. Limancılık sektörüne adım atar atmaz, Sedef Limanı'nın yanındaki Alemdar Holding'e ait limanı da 36 milyon dolara bünyelerine kattılar. İki limanı birleştirerek YILPORT'u kurdular. Artık holdingleşmeye doğru gidiyordu Yıldırımlar. Kömürde YILYAK, Denizcilikte YILMAR ve limancılıkta YILPORT markalarını oluşturdular. Özelleştirme ihalelerini takiplerini sürdürdüler. Samsun Gübre Fabrikası'nın ihalesinde en yüksek fiyatı verdiler ama beklenen fiyatın altında olduğu gerekçeyle iptal edildi. Gübre işinin tam kendilerine göre olduğunu düşündüler. Çünkü kömürle benzeşiyordu. Gübre fabrikaları ihalelerinde mutlu sona Gemlik Gübre Fabrikası ile ulaştılar. Bir başka arzuladıkları sektör ise madencilikti. Eti Krom'un özelleştirme ihalesine girdiler...

* * *

Eti Krom'un ihalesi yapılırken işçiler protesto gösterisi yapıyordu. 'Burayı sattırmayız, çalıştırmayız!' diye bağırıyorlardı. İhalede Keban Plastik firmasıyla son ikiye kaldık. Firma sahibi 'Bu kadar adam dışarıda bağırıyor, siz buraları nasıl çalıştıracaksınız? Biz Elazığlıyız, burayı yaparız ederiz, bize yakışır,' diye konuşunca, ağabeyim mola aldı ve beni aradı. Ben de ağabeyime 'Hiç boşuna uğraşma ikinci olarak çekil, bırak adam alsın,' dedim. Biz ihaleden ikinci olarak çekildik. O birinciye verdiler ama sonra Seydişehir Alüminyum, Eti Gümüş ve Antalya'daki bir başka Eti ihalesine girdik. Bu arada Özelleştirme İdaresi yetkilileri aradı. Bir numaradaki Elazığlı şirket parayı bulamamış, ikinci ay uzatmayı vermişler ama yine parayı yatıramamış. Bize geleceklerini söyleyip parayı hazırlamamızı istediler. Eti Krom'u, ikinci olduğumuz ihalede parasını götürüp yatırarak aldık. Özelleştirmeden bir de Beykoz'daki Sümerbank Kundura Fabrikası'nın olduğu yeri aldık. O ihaleye de öylesine girmiştik aslında ama üzerimize kaldı. Fıratpen, Gap İnşaat, Torunlar ve biz girdik ihaleye. O gün insanlar geleceği görüp o fiyatları vermedi. Özelleştirme 29 milyon 500'ten açık artırmayı açtı. 250'şer bin dolar artırdık. Abim bir tur döner diye 250'yi verdi ve fiyat 29 milyon 750 bin oldu. Diğer firmalar peş peşe ihaleden çekilince ihale bize kaldı ama şoke olduk. Bugün oranın değeri ise aldığımızın çok katı. İstanbul'un, boğazın incisi, pırlantası. 500 metre rıhtımı olan 183 dönüm orman içinde arazi. Arazi için İngiltere'de büyük bir mimarlık firmasına projeyi yaptırdık ama sonra kıyamadık ve öyle bıraktık. Bir hobi gibi bir yer oldu, ağabeyimin eşi ve kızı orayla ilgileniyorlar. Türkiye'nin en ünlü filmleri ve dizileri orada çekiliyor. Bugün Türkiye'nin sinema sektörünün kalbi oradaki 15 stüdyoda atıyor. Butik oteli var, sanatçılar kalıyor. Dışarıdan düğün yapmaya gelenler, restoranı var. Sümerbank'ın tarihini anlatan, ayakkabı ve deri yapımında kullanılmış makine ve malzemelerden müze oluşturduk. Müzenin bir hayli ziyaretçisi var.

* * *

PAZARTESİ: ''Batacaklar'' dedikçe yükseldi

Yılport Samsunspor A.Ş.'nin Başkanı Yüksel Yıldırım'ın başarı hikayesi

Samsunspor Başkanı Yüksel Yıldırım nasıl Robert Yıldırım oldu?

Samsunspor Başkanı Yıldırım'a 'batacaklar' dedikçe yükseldi

İşte Samsunspor Başkanı Yüksel Yıldırım'ın imparatorluğu

Avrupalılara göre çılgın Türk: Yüksel Yıldırım