Önce, bir arkadaşım okudu bana o akıl almaz yalan ve isnatlarla dolu konuşmayı cebindeki akıllı telefondan. Yalan ve yanlışlarla dolu olmaktan öte akıl ve izandan da yoksundu. Hem onun için hem de 'sosyal medya operasyonudur, yoksa bir hatip böyle konuşmaz' düşüncesiyle üzerinde durmadım. Ama aynı sözleri ertesi gün Samsun Büyükşehir Belediyesi'nin Tramvay Gazetesi'nde okuyunca; tarihimizin böylesine çarpıtılmasından dehşete düştüm.

İkbal Gürpınar Hanımefendi, Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri çerçevesinde Atakum Belediyesi'nin davetlisi olarak geldiği Samsun'da Lozan'dan bahsetmiş. Dediğine göre Lozan'da '2023'e kadar Osmanlı topraklarında İslamın kökü kazınacak sözü verdiğimiz için Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına izin verilmiş!' ve 'Biz gerçek özgürlüğümüze 2023'te kavuşacakmışız!'. Bunları bilmiyormuş, araştırınca öğrenmiş!

Herhalde hiçbir tarih, bu kadar pervasızca çarpıtılmamıştır ve herhalde hiçbir hatip hiçbir dinleyici topluluğuna böylesine yalan ve yanlışlarla dolu bir konuşma yapmamıştır. Ve hiçbir konuşmacı Lozan'ı eleştireceğim derken kendi devletini 'İslam düşmanı' ve kendi milletini 'esaret altında' göstermemiştir. Ama hanımefendi pervasızca ve galiba hiçbir itiraza uğramadan 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yabancılara Osmanlı topraklarında 2023'e kadar İslamın kökünü kazıma sözü vererek kurulduğunu' söyleyebilmiştir.

Lozan'da kimseye söz filan verilmemiştir, kimseden izin ve icazet alınmamıştır. Lozan'da gizli madde ve 100 yıllık süre söz konusu değildir. Bunlar yanlıştır, yanlıştan da öte yalandır hem de kuyruklu yalandır ve tamamen uydurmadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, birilerinin izni ve icazetiyle değil Türk askerinin süngüleriyle kurulmuştur.

O konuşmada bir de 'İsmet İnönü Lozan'a yanına kimi alarak gitmiş; bilin bakalım!' diye soruyor ve yanıtını da kendisi veriyor 'Nahum isimli bir Yahudi hahamla' diyerek. 'İsmet İnönü, Lozan'a Nahum isimli bir Yahudi ile gitti' demek de tarihe art niyetle bakmanın ve çarpıtmanın tipik bir örneğidir.

İsmet İnönü, Lozan'a kırkı aşkın bir heyetle gitti, bunlardan ikisi delege, birkaçı yaver, büyük kısmı da danışmandı. Delegelerden birisi Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur diğeri de eski Maliye Bakanı Hasan Saka'dır. Celal Bayar, Şükrü Kaya, Tevfik Bıyıklıoğlu, Hikmet Bayur, Yahya Kemal Beyatlı, Ruşen Eşref Ünaydın, Ahmet Ertegün, Fuat Ağralı da danışmalardan bazılarıdır ve bunlar gerek Milli Mücadele'de ve gerekse daha sonraları çok önemli makamlarda bu millete hizmet etmiş kişilerdir. Yahudi asıllı Osmanlı vatandaşı Hayim Nahum da bu danışmanlardan birisidir ve Lozan'da da çok fazla kalmamış ABD'ye geçmiştir. Lozan'daki rolü deryada damla değildir.

İsmet İnönü'yü, Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Türkiye Cumhuriyeti'ni sevmeyebilir ve hatta nefret de edebilirsiniz ama yok sayamazsınız. Buna gücünüz yetmez. Türkiye Cumhuriyeti Devleti vardır ve ebediyete kadar da var olacaktır. Bu millet bin yıldır bu topraklardadır ve önümüzdeki bin yıllarda da bu topraklarda var olacaktır. Hür ve bağımsız, bir ve beraber var olacaktır. Ve çağı anlayarak, çağı yakalayıp geçerek ve çağlar ötesine hükmederek. Hem Türklük aleminin hem de İslam dünyasının umudu ve öncüsü olarak. Tıpkı Milli Mücadele ile Şarkın mazlum milletlerine öncü ve önder olduğu gibi.