İlginçliklerde üstümüze yok.
Kafamıza göre takılırız.
Bildiğimizi okuruz.
Hak-hukuk tanımaz.
Yolumuza devam ederiz.
Hata yapsak umursamayız.
Hatamızın doğru olmasına çalışırız.
Mahkeme kararlarını tanımayız.
O kararlara rağmen diretiriz.
Kafamıza koyduğumuzu yaparız.
Amiyane tabirle; var mı böyle bir dünya?
Bizde var.
Akl-ı selim düşünenleri ürkütüyor.
Nereye gidiyoruz diye endişelendiriyor.
Ülkemizde hatalar yapılıyor.
Proje aşamasında tepkiler ortaya konuyor.
İşin başında mahkemeye başvuruluyor.
Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı veriyor.
Aldırış eden yok.
Geçmişteki çokça örneklerden değil, son örnekten söz etmek istiyorum.
Hani Samsunluyu adeta isyan ettiren Protokol Camii var ya; mahkeme kararı ile yapımı durduruldu.
Olan yıkılan Tarım Lisesi’ne oldu.
Oldu mu?
Olmadı.
Zaten o mahkeme kararına aldırış edilmeyecek.
Cami yapımı sürecek.
Böyle bir hukuk ‘Muz Cumhuriyeti’nde görülemez.
Bizde ne yazık ki, görülüyor.
Hak-hukuktan söz edeceksek.
Bu ülkeye Atatürk Türkiyesi diyeceksek.
Yasalar uygulanacaksa mahkeme kararlarına sadık kalmak zorundayız.
Yani uygulamak.
Bu, ancak mahkeme kararlarının uygulanmaması halinde o ihlallerde bulunanlara verilecek ceza ile mümkün olabilir.
Ülkeyi zarara sokan.
Uygulamalarıyla ihlallerde bulunan.
Hizmet adı altında yanlış yapan.
Bildiğini okuyan.
Kendini her şeyin üstünde gören.
Siyaset adı altında siyasete de dinamit koyan tutarsızlara.
Bilgisizlere.
Hasbelkader üstlendiği görev ile bu ülkeye zarar verenlere engel olunmalı.
Başka çare yok.
Çünkü; hak ve hukuk tanımayan gün gelir ülkesini de tanımaktan uzak kalır.
Bu böyle biline.