Çok kısa ama bir o kadar doğru bir metin eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Irak'taki muhtemel referandum soytarılığıyla ilgili açıkladığı metin: Türkiye Büyük Millet Meclisi derhal bir karar almalı!

Herkesi hem test eden hem de bağlayan bir karar olacaktır bu. Kim o teklife nasıl sahip çıkacak kim nasıl yan çizecek? Hepsini çok açık olarak göreceğiz. Yan çizenler olsa da ben bu Meclis'ten hem Barzani ve hempalarının ve efendilerinin hesaplarını bozacak hem de her hükümet için uyulması zorunlu bir milli metnin çıkacağına inanıyorum.

Bekliyorum, bakalım, hangi parti grubu ilk önergeyi verecek TBMM'ye? Dört partiden kesin üçüne de yakışır ama sanki görev özellikle birisine daha fazla düşer. Göreceğiz.

TÜRK MÜ TÜRKİYE Mİ?

Geçenlerde, Türkçeyi iyi bilen ve iyi kullanan bir kıdemli gazeteci, bir üstat bizim mutfağımızı anlatırken 'Türk mutfağı' yerine 'Türkiye mutfağı' ifadesini kullanmıştı. Türkiye mutfağı diye bir tabir yanlıştır, o mutfağın adı bu milletin adıdır, Türk mutfağıdır.

Asya, Afrika ve Avrupa'nın üçte ikisinde egemen olmuş bir milletin mutfağını yedi yüz seksen kilometrekarelik bir küçük coğrafya parçasına hapsedemezsiniz. O mutfakta Altaylardan Tuna'ya, Kazan'dan Yemen'e, Sibirya'dan Batı Afrika'ya değişik coğrafyalar ve milletlerden alınmış ama bizim ocağımızda pişerken farklı lezzetlere bürünmüş acı, tatlı, ekşi birçok yemek vardır. Tıpkı bizim birçok yemeğimizin de başka mutfaklarda yer alması gibi.

Bize bu coğrafya isim vermedi, biz bu coğrafyaya ismimizi verdik. Bizden önce Batılılar buraya 'Türkiye' dedi. Önemli olan coğrafyanın değil milletin adıdır ve bu milletin adı Türk milletidir.

BİZ 'TÜRK'Ü ANLAR, TÜRKÜ SÖYLERİZ.

'Tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet' son zamanların hakim sloganı. Güzel bir slogan; kim ne anlıyor bu sloganı kullanırken bilmem ama ben ne anladığımı söyleyeyim: Türk Bayrağı, Türk milleti, Türk vatanı ve Türk devleti; benim anladığım budur ve işin doğrusu da budur.

'Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan' bu toprakları biz vatan yaptık, bu topraklar Türk vatanıdır. Selçuklusundan Osmanlısına, Osmanlısından Türkiye Cumhuriyetine bu devleti biz kurduk. Ve bu bayrak Türk Bayrağı; kız kardeşimizin gelinliği, şehidimizin son örtüsü, altında hür ve bağımsız yaşadığımız bu bayrak, bizim bayrağımız. Ve bu devlet, tarihin en köklü devleti, büyük ve ebedi Türk devleti, bizim devletimiz.

SINIRI AŞMAK YA DA HADDİ BİLMEK

Bir haller oldu bize, hem Yunus Emre'yi sahipleniyoruz hem de onun her biri bir hikmet dolu sözlerine hiç mi hiç itibar etmiyoruz. Ne kendimizi biliyoruz ne haddimizi ne de ne söylediğimizi. Kendini bilmek, haddi bilmek, ilim bilmenin ilk şartıdır Yunus Emre'ye ve bizim örfümüze göre.

Halk buna bir de kendi lisanıyla 'işini bil' yahut da 'sen bu meseleye karışma' anlamında 'işine bak' deyimini eklemiş. Heyhat, ne anlayan ne dinleyen ne de uyan var.