İslam adını kullanarak her türlü ahlaksızlığa imza atanları gördükçe aklıma Pakistan'ın manevi lideri, büyük şair, büyük mutasavvıf ve hukukçu Muhammet İkbal'in bir asır önce söylediği o söz geliyor: 'Bugün İslama yapabileceğimiz en büyük iyilik, bizim onu temsil etmediğimizi söylemektir!'

Çapı daha doğrusu çapsızlığı ilk günden dökülmüştü ortaya. Başına getirildiği devasa kurumu ne içeride yönetebiliyor ne de dışarıda temsil edebiliyordu. Sekiz yılın sonunda geride bıraktığı her alanda tam bir çöküş. Ama benim konum o değil. Benim konum dün gazete ve internet sayfalarına düşen son yolsuzluk haberi. Gerçi ilk değil bu haber, korkarım son da olmayacak. Samsun basınında çok yazıldı çizildi hakkındaki iddialar. Kimileri çok ağır köşe yazıları yazdı yolsuzlukla suçlayarak. Sayıları çok az da olsa bazı öğretim üyeleri 'kötü adam olma' ve 'ceza üstüne ceza alma' pahasına çok dikildiler karşısına.

Sekiz yıl, onca töhmet altında geldi ve geçti. Büyük tantanayla oturduğu koltuğunu sessizce ve kısa bir veda mektubuyla terk etti. O makamı terk etti, o kenti de terk edecek ama iddialar onu terk edecek gibi gözükmüyor.

Son olarak FETÖ mensubu olduğu gerekçesiyle TSK'dan atılan bir subayın kızını 'sahte belgelerle' öğretim görevlisi olarak üniversiteye aldığı ve o operasyonda görev alan ekibinin yargılanacağı haberi düştü internet ortamına ve gazete sayfalarına.

Olayın siyasi ve ideolojik yanında değilim 'sahte belge düzenleyerek' hak etmemiş bir insanı, öğretim üyesi yapmadaki ahlaksızlığın derdindeyim. Bir başkasının hakkının çalınması ve 'namuslarına tevdi edilen tüyü bitmedik yetim hakkının' birilerine peşkeş çekilmesinin isyanındayım. Dahası bütün bunları yapanların İslamı dillerinden düşürmeyişlerinin kahrındayım.

Müslümanlık ve hırsızlık! Hangi ahlaksızlık, hangi utanmazlık ya da hangi din düşmanlığı birbirinin zıttı bu iki kelimeyi biraraya getirebilir. Hangi münkir ve hangi münafık; İslam gibi bir kutsalı, hırsızlık gibi bir iğrençlikle birarada telaffuz edebilir.

Said Bilgiç Hocanın işi gerçekten zor; sadece idari ve ilmi dağınıklığı toparlamak gibi bir yükün altına girmedi; sarsılan dürüstlük ve güvenirlilik algısının düzeltilmesi gibi zorun da zoru bir yüke omuz vermek durumunda. Ben başaracağına inanıyorum. OMÜ bu sekiz yılda dibe vurmuştur. Bereket ki zemin sağlam; o zeminden güç alıp çok yükseklere ulaşmak ve bu kentin üniversitesini hak ettiği yere taşımak mümkün.

Kolay gelsin Said Hocam…