Önce Avrupalılar kandırdılar bizi. Ya akşama ya da sabaha üye olacaktık AB'ye. Kimimiz 2008 diyorduk, kimimiz 2010, en kötümserimiz ise 2014'ü işaret ediyordu tam üyelik için. 2016'ya geldik ve kandırıldığımızı anladık. Tam üyelik için şimdi birileri onlarla yıl diyor diğerleri 300 ya da 3 bin yıldan dem vuruyor.

Sonra PKK'lılar kandırdı. Silah bırakacaklar ve sınırlarımızın dışına çıkacaklardı. Ne silah bıraktılar ne sınırların dışına çıktılar. Tam tersine bizim saflığımızdan, samimiyetimizden istifade ederek kent merkezlerine indiler. Dışarıdan yeni silahlar getirip mevzilere yerleştirdiler. Ve kent merkezlerinde hendekler kazdılar ki bizi dışarıya atalar. 24 Temmuz 2015'ten sonra anladık kandırıldığımızı.

Ve FETÖ kandırmacası, kökü en eskiye giden ve en derine uzanan, bütün organları çepeçevre kuşatan kandırmaca. Halbuki ne de güzel günler yaşamıştık birlikte orduyu tasfiye ederken. Alınları secdeye gidiyor, elleri duaya açılıyordu ya, yalan, riya, arsızlık ve uğursuzluk ve dahi hırsızlık olmazdı onlarda. Olduğunu anladığımızda yine geç kalmıştık.

Gerçi yeni değildir bizde aldanmak, bizim eski huyumuzdur. Çok örneği vardır tarihte. Ben üç tanesini aktaracağım sizlere:

Yıl 1798'dir. Napolyon, Mısır'ı işgale karar vermiş. Tolon limanında büyük bir donanma hazırlanmaktadır. Bize İngilizler haber verir. Babı Âli de Paris elçisi Seydi Ali Efendi'ye konuyu tahkik etmesi talimatı gönderir. Seydi Ali Efendi'nin 'Bu hazırlıkların Doğu Akdeniz'le bir ilgisi yoktur, belki Malta'ya çıkacaklar' şeklindeki raporu geldiğinde Napolyon çoktan Mısır'a çıkmıştır bile.

1911'e geldiğimizde Osmanlının 'Garp Ocakları' dediği Fas, Tunus, Cezayir kaybedilmiş, elimizde sadece Libya kalmıştır. Oraya da İtalyanlar göz dikmiştir. Hazırlık yapmaktadırlar işgal için. Roma büyükelçimiz durumu İstanbul'a bildirir. Zamanın sadrazamı(başbakanı) Hakkı Paşa kendisinden açıklama isteyen bir milletvekiline şu cevabı verir: 'İtalya ile münasebetlerimiz gayet normal ve pek dostanedir. Kazım Bey(büyükelçi) gaflet içindedir. Aklınca hükümeti ikaz etmek istemektedir.' Yine kandırılmıştık. Kısa bir süre sonra İtalyanlar Libya'ya çıktılar ve biz Libya'yı kaybettik.

Bir yıl sonra yine aldatılırız. Bu sefer sıra da Yunanlılar Bulgarlar vardır. Rusya iki devleti Osmanlı'ya karşı aynı ittifak çatısı altında birleştirmiştir. Atina'daki maslahatgüzarımız Ali Galip Söylemezoğlu ve askerî ataşemiz Zeki Bey bu ittifakı İstanbul'a bildirirler. Zamanın Dışişleri Bakanı Asım Bey, Meclis kürsüsünden şunları söylemektedir: 'Balkanlar'ın aleyhimize birleşmesi külliyen yalandır. Balkanlar'dan imanım kadar eminim.' Daha sonra bu ikili ittifaka Sırbistan ve Karadağ da dahil olacak ve bizim Avrupa'daki anavatanımız Balkanlar elli günde elimizden çıkacaktır.

Aldanmak bizim eski huyumuzdur. İnşallah son olur.