İşadamı olmak.

Para kazanmak.

Kazandırmak öyle kolay şey değil.

Dengeleri iyi koruyacaksın.

Gücü elinde bulundurana 'eyvallah' diyeceksin.

Karşı çıkma gibi bir şansın yok.

Çıkarsan bir bahanesi bulunup içeri tıkarlar.

Geçmişte Galip Öztürk'e yapıldığı gibi.

Malına-mülküne de el koyarlar.

Kayyum atayıp birilerine uçuk rakamlarla kazandırırlar.

Başbakanlık Müsteşarı'nın 11 bin 100 lira olan maaşının asgari 7-8 katı bu kayyumlara ödeniyor.

Tek özellikleri yandaş olmaları.

Battı diye el konulan şirketleri batırmaları.

İntikam alınırcasına.

Kayyumlara ödenen bu yüksek maaşlar, yasal mı?

Daha doğrusu yasal olması mümkün mü?

Mümkün hale getirilse de etik mi?

Bu olsa olsa 'Biz istedik, yaptık' mantığı.

Gün gelir hesap vermek zorunda bırakır.

Biline biline yapılıyorsa cesaretten mi?

İntikam hırsından mı?

Devlet intikam hırsıyla hareket eder mi?

Koca koca şirketleri mahkeme kararı olmadan el koyup batırır mı?

Kapatabilir mi?

Doğrusu hayret edilecek şey.

Cumhuriyet tarihinin en büyük darbesi Fethullah Gülen Terör Örgütü'nce yapıldı.

Çok şey yitirdik.

İktidarın kabullenilemez hatasından.

Şimdi telafisine çalışılıyor.

Yeni yeni hatalar eklenerek.

Bu hatalara gün gelip hesap sorulacak.

Kim bilir nelerle suçlanacak.

Akla yatkın.

Mantıktan uzak bir yol izleneceğine doğrusu yapılsa belki yandaşlar kaybedecek ama toplum ve ülke kazanacak.

Bu bilinmiyor mu?

Şüphesiz biliniyordur.

Çıkarlar engel teşkil ediyor.

Hata yaptırıyor.

Kısacası; bu ülkede çokça kişi 'En iyisi kayyum olmak' düşüncesi içinde.

Gücü olanlar düşüncelerini gerçekleştiriyor.

Olamayanlar ise yanlışa açıkça karşı çıkıyor.

Ben yoksam, diye.

Ne dersiniz?