Avrupa ve Amerika’da
Birçok politikacı ve bürokrat hatta zenginin
Mütevazı hayatları
Söz konusu olunca övgüyle anlatılır.
Kiminin işine makam aracı ve onca korumaları ile gidecek imkânı varken daha mütevazı davranışları hatta bazen halk otobüsüyle gidiş-gelişi…
Kiminin de bakanlık makamına bisikleti ile gidiş-gelişi örnek verilir.
Hele makam ve mevki farklılığını aşmış ikili ilişkilerdeki özgürlük ve özgün davranışlar, gizli bir hayranlık barındırır.
Ne garson, garson olduğu için ne de seçkin bir iş ya da makam sahibi o makama dair bir böbürlenme bir kompleks barındırır.
Erdem, aşmışlık olarak çıkar karşınıza.
Medeniyet birikimimiz bunun üstünde örnekler sunsa da yaşadığımız çağda yapılacak bir karşılaştırmada maalesef o üstünlük, bahse konu dünyalardadır.
Hükmettikçe hükmedesi kabaran, öncesini unutan örnekler albümüyüz.
Bizdeki ifadesiyle kemale ermiş,
Ruh ve fikir dünyası olgunlaşmış
Medeniyet referanslarını
Ya da evrensel değerleri
Kişiliği ile barıştırmış (erdemli “aşmış”)
Davranışlar,
Kimi zaman gıpta ile kimi zaman da özlemle anılır olmuştur.
Sorsan, hepimiz benzer davranışlar görmek ister dururuz.
Oysa ele geçen ilk imkân da
Mührün gücünü Süleymanlık sanıp
Alt zümrelere uygun davranışlar geliştiririz.
Bir efendi-kul sınıflaması cazipleşir.
Daha dün gizli bir talep olarak, övgüyle bahsedilirken, özlemle gıpta ile anılırken erdemli davranışlar, kendinden uzağa düşer.
Mühür; o erdemli davranışları, talep eden insandan, arz eden insana çevirmiştir çünkü.
Süleymanılığı saltanat,
Mührü de emrindeki cin yapmıştır.
Hiç düşündünüz mü? Hz. Bilal, diğerleriyle eşit, diğerleri ne kadar konuluyorsa onun da aynı derecede adam yerine konulmuş olduğunu görmeseydi; o sıcak o nar gibi kumda karnında o kaya olduğu halde “Allah-u Ehad” diyebilir miydi?
Önceki efendisi gibi arada efendi-köle “kul” ilişkisi olsaydı, en başta Peygamberimizden gelen çağrıya kulak verir miydi? Müslüman olur muydu?
Allah (C.C) inananını, kendinden başkasına kul yapmayacağını kelime-i tevhitle öğretmedi mi?
İki insan arasındaki ilişkiyi, efendi- kul ilişkisi haline getirmek şahadete sığar mı?
Allah’a kul diğerlerine karşın bir birey olarak var olabilmek;
Firavun karşısında Musa (AS)
Nemrut karşısında İbrahim (AS)
Ebu Cehiller karşısında Muhammed Mustafa (SAV) olmaktır.
İki kişi arasındaki saygınlığı,
Efendi-kul ilişkisindeki sınıflandırmayla algılamak,
Öyle davranmak, değerlerimizi inancımızı hükümsüz hikmetsiz yapmaktadır.
Velhasıl içimizdeki zalim saltanata yüz vermemek bir iman meselesidir. Müslümansak, hayatımızda ne saltanat ne de sultan yer alabilir.
Bu gün toplumumuzda çoğunlukla kimse karşısında bir birey görmek istemiyor.
Elini ovuşturan bir zavallı, kendinden medet uman bir düşmüş görmek istiyor!
Kimlikli kişilikli olmayı,
Saygınlığımızı ifade edecek;
Görgü, edep, incelik dolu, zarif ve nazik davranışları, nereye koyacağız? Birbirimizle hangi değerlerle iletişim kuracağız?
Güzel günlere uyanın efendim.
Sağlıcakla kalın,