İlki Çarşamba’da ikincisi de Samsun’da olmak üzere iki kitap fuarı
açıldı bu kentte ardı ardına. Bir kitap sevdalısı olarak her ikisine
de gittim. Nasıl Çarşamba’yı Samsun la mukayese etmeye kalkmak doğru
olmazsa Çarşamba daki fuarı da Samsun’daki fuarla mukayese etmek doğru
olmaz. Birisi ilçe ölçeğinde amatör bir organizasyon diğeri ise
Karadeniz’i hedef alan ve Türkiye’nin konusunda en önde gelen bir
firması tarafından gerçekleştirilen profesyonel bir fuar, elbet fark
olacak. Ama ben her ikisini de aynı heyecan ve aynı taktir duygusuyla
kutluyorum. Kitaba açılan her kapı ve kitabı tanıtmaya, sevdirmeye ve
okuma alışkanlığı kazandırmaya yönelik her gayret ve her girişim, benim
için saygıdeğerdir.
Samsun- Tekkeköy Kongre ve Fuar Merkezi çağdaş bir yapı, hemen her
konuda fuar, sergi ve toplantı düzenlemeye son derece elverişli. Tek
handikabı kent merkezine olan uzaklığı. Ulaşım önemli bir sorun ama
çözülemeyecek gibi değil. Özel aracı olmayanlar da organizasyon
yönetimi ve Samsulaş işbirliği ile kolaylıkla fuar ve kongre alanına
intikal ettirilebilir. Ben yazıyorum ama bu sorun çoktan çözülmüş
de olabilir. Ve benim bu satırlarım gereksiz hale gelebilir.
İlk gün katılım nasıldı bilmiyorum; ben ikinci günü gittim ve ne yazık
ki “öğrenciler getirilmemiş olsaydı” oldukça az denilecek bir seviyede
kalacaktı; ben öğrenciler dışında çok az ziyaretçi gördüm. Az sayıdaki
bu insanların belli bir kesimi de bu kentin kitabevlerinde
karşılaştığım kimselerdi.
Acı ama gerçek, okumuyoruz. Okumadığımız için de kitabevlerine, kitap
fuarlarına gitmiyor, kitaba el sürmüyoruz. Televizyonlardaki ucuz
dizileri, sahte kavgaları, düşük fikir tartışmalarını seyrederek
öğrenmiş gibi yapmayı kitap sayfaları arasında kafa yorarak gerçek
anlamda öğrenmeye tercih ediyoruz ya da buna yönlendiriliyoruz. Bizi
yönlendirenleri suçlarken çocuklarımızı aynı yanlışa kendimiz
sürüklüyoruz. Bizden çalınan zamanın ve bizden esirgenen bilginin çok
daha fazlasını biz evlatlarımızdan çalıyor ve esirgiyoruz.
Çok sayıda yayınevi katılmamış ama gene de son derece ciddi
yayınevleri ve son derece kaliteli kitaplar var. Tüm yayınevleri
indirim uyguluyor. İndirimler en az yüzde yirmi beşle başlıyor yüzde
ellilere kadar çıkıyor. Bazı yayınların fiyatları zaten çok ucuz, bir
de fuar indirimine girince almamak hata olur. Ben üç arkadaşımla
gitmiştim; sağ olsunlar, taşımama onlar da yardım ettiler ve ben bir
aylık emekli maaşı ile bir otomobil bagajını dolduracak kadar kitap
aldım.
On beş yıldır bu kentin tüm kitabevlerini bu kentte en sık ziyaret
edenlerden birisi olduğumu söyleyebilirim. Almasam da raflarında
seyretmek ve hele de dokunmak, alıp şöyle bir karıştırmak ve sonra bir
başkasını almak üzere bir öncekini itinayla eski yerine koymak müthiş
keyif verir bana. Bu keyfi çok fazla yaşıtımla, çok fazla iş güç
sahibi ve hele de iş adamıyla paylaştığımı maalesef söyleyemem. İşadamlarının evlerinde bir kütüphane olmamasını anlayamam.
Kitabevlerinin küçük serçelerini severim ben. Küçük serçeler,
maaşlarından ya da harçlıklarından -başka zevklerinden fedakarlık
ederek- ayırdıkları paraları kitaba yatıran genç memurlar, işçiler,
serbest meslek sahipleri ve de öğrenciler. Kitap fuarının neşesi de o
serçelerin cıvıltılarıydı. Ne olur, o cıvıltılar hiç susmasın
Allahım, hiç susmasın ve kitaplar öksüz kalmasın…