1969'un yazı; Genç Ülkücüler Teşkilatını kurmuşuz ama henüz bir kamp açamamışız. Kamp dediğim o günlerin ana gündem maddesi meşhur 'komando' kampları. Kampa katılacak genç var, hem fikri hem bedeni eğitim verecek hocalar var ama çadır yok. Kızılay başkanı -aklımda yanlış kalmadıysa eğer- o yıllarda Bahattin Yüksel. Ona başvurduk, yokmuş ya da yok demeyi tercih etti.

Kısa bir süre sonra da Başbuğ Alparslan Türkeş Samsun'a geldi. Muhteşem bir karşılama yaptık. Önde dokuz motosikletli genç, arkada Başbuğun otomobili, onun arkasında da bizlerin yer aldığı uzun bir araç konvoyu. Önce Çarşamba'ya gittik, dönüşte de Dikbıyık'ta durduk. Saim ve Salim diye iki kardeş var, ülkücüler, Türkeş Bey onların kahvesinde halka hitap edecek.

Tam kahveye girmek üzereyken biraz ileride iri yarı gövdesi, siyah pos bıyıkları ile birisi dikkatini çekti. Baktı ve 'Hasan Çavuş, sen burada ne arıyorsun?' dedi. Hasan çavuş dediği Dursun, Şefik ve Faruk Yazgı kardeşlerin babaları Hasan Yazgı. Askerde Türkeş Bey'in birliğindeymiş ve onun emir eriymiş. Üç evladı da Ülkücü harekette yer aldı, Şefik Yazgı 1994-2004 arası 10 yıl boyunca MHP'den Canik belediye başkanlığı yaptı.

Dönüşte Samsun'daki yazlık Yıldız Sineması'nda da bir konuşma yapacak. Şimdilerde otopark olarak kullanılan alanın bir bölümü o yıllarda Samsun'un en güzel ve en büyük yazlık sinemalarından biri. Sinema tıklım tıklım dolu, Türkeş Bey kürsüde, ben sabahtan beri bir oraya bir buraya koşmaktan ve hep ayakta olmaktan yorgunum.

Sinemanın karşısında bir kahve var, bir çay içmek ve biraz dinlenmek için oraya gittim. Bir masada Yeşilçam'ın iki ünlü artisti ve bizim birkaç genç oturuyor. Buyur ettiler, çaresiz oturdum. Artistlerden birisi köylü hovarda rollerinin vazgeçilmezi Talat Gözbak, öbürü de şehirli hovarda Sadettin Erbil, Mehmet Ali Erbil'in babası.

Biri bırakıyor öbürü alıyor ve durmadan bir şeyler soruyorlar. En sonunda duramadım patladım 'Size ne bunlardan, siz kendi işinize bakın' dedim. Ellerini ceplerine attılar ve birer 'parti müfettişi' kimliği çıkarttılar. Artık her şeyi sorabilirler ve her sorularına da cevap alabilirlerdi.

Komando kampını sordular 'çadır olmadığı için açamadığımızı' söyledim. Sadettin Erbil 'İki top Sümer bezi, bir miktar çıta ve biraz da ip bulabilirsen kurarım' dedi ' Ondan kolay ne var, hemen bulduk, yer de hazır: Rahmetli Ender Cengiz Ağabey'in Kürtün Irmağı vadisindeki çiftliği.

Malzeme taşındıktan sonra Sadettin Erbil kolları sıvadı ve yarım günde kampı kurdu. Meğer artistliğe soyunmadan önce komando astsubay imiş ve o dönemde Türkeş Beyle birlikte bulunmuşlar.

Bir artistin kurduğu ilk ve galiba tek komando kampı bizimkidir.