'İyi Haberler Bunlar' başlıklı yazımın daha mürekkebi kurumadan bir dostumun 'Unkapanı Yokuşu'na dikilen tabelayı gördün mü?' sorusuyla uyandım daldığım mutluluk uykusundan. Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Zennube Albayrak'ın 'Kurtuluş Yolu' projesiyle ilgili açıklamalarını okuyunca, 'doğru projeyi saran ve hem amacından hem de anlamından saptıran akıl almaz yalan ve yanlışlardan dönülüyor' diye sevinmiş ve gelişmeleri 'İyi Haber Bunlar' başlığı altında sizlere aktarmaya çalışmıştım. 'Bir yanlış kaldı, o da düzelir' diyordum. Meğer projeyi daha başladığı noktada tartışmaya açan ve anlamından saptıran oldukça önemli bir başka yanlış daha varmış.

Bir 'tarih kalpazanı' var bu kentte, yalan ve yanlışları kamuya pazarlayan ve kamunun kaynaklarıyla halkı yanıltan. Neredeyse hepsi bir diğerinden 'kes yapıştır' metoduyla oluşturulan kuşe baskılı, lüks cilt kapaklı ve alabildiğine şişirilmiş hacimli kitaplarda yanlıştan geçilmiyor. Konu bu kentin ve bu ülkenin tarihi olmasa, parası da bu kentin kamu maliyesinden değil de kendisinin ya da yayıncısının cebinden çıksa dert değil ama çarpıtılan bizim tarihimiz, çöpe atılan da bizim paramız. Bu 'tarih kalpazanlığına' ve 'kamu kaynaklarının israfına' birilerinin 'Artık yeter' deme zamanı çoktan geldi ve geçiyor; ama ne yazık ki ne kaynağı cömertçe kullananlar ne de tarih uzmanları bu konuda yeterince titiz davranıyor. Evrensel düşüncede ortaya çıkan ve giderek yaygınlaşan 'susarak suça ortak olma' kavramı var. Gerçek tarihçiler 'tarihin böylesine pervasız tahribatına' seyirci kalamaz, kalırlarsa da yarın vebal altında kalmaktan kurtulamazlar.

Vatandaş sağdan soldan duyduğu ya da muhayyilesinden uydurduğu olayları gerçekmiş gibi sunuyor ve ona inanan kamu yöneticileri de bu yalanlar ve yanlışları ya bastırdıkları kitaplarla ya da uygulamaya kalkıştıkları, uyguladıkları projelerle halka aktarıyor. İlk adıyla 'Ata Yolu' şimdiki adıyla da 'Kurtuluş Yolu' projesi de aynı kaderle karşı karşıya kalmıştı.

Neler anlatmıyordu neler; Atatürk'ün daha Samsun'a ayak basar basmaz birileri tarafından öldürülmesi girişimleri gibi komikliklerden, Rum çeteci korkusundan geceleri arkadaşlarını terk edip dağ başlarında hem de Rum köyünde kalmasına…

Rum çetesi korkusuyla yolunu değiştirmesinden Havza'da Ali Baba ile 'kadeh tokuşturmasına', Kavak'ta bir bekçinin koca Osmanlı Paşası ve maiyet erkanını 'siz kimsiniz' diye adeta sorgulamasına ve onların 'bizi nahiye müdürlüğüne götür' demelerine rağmen alıp Akoğlu Yusuf Ağa'nın evine götürmesine…

Samsun'dan Havza'ya, Havza'dan Amasya'ya geçiş tarihlerini inatla ve ısrarla saptırmasından Samsun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin nerede ve kim tarafından kurulduğu bizzat kurucularının anılarında açıklandığı halde kuruluş mekanları icat etmesine ve oraları istimlak ettirmesine kadar birçok akıl almaz yalan ve/veya yanlışla dolu bir yayın bombardımanı ve bilgi kirliliği…

Kurtuluş Yolu Projesi fikir olarak doğruydu, Samsun'a kültür ve doğa turizmi açısından da katkı sağlayacak bir projeydi. Ben ilk olarak bitiş noktasına itiraz ettim. Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz'ı 'Mustafa Kemal Paşa ve Hüseyin Rauf Beyin Havza'nın ilerisindeki Sekizgöz Un Değirmeni'nde iki gün gizli bir çalışmayla Milli Mücadele'yi planladıklarına' inandırmışlardı.

Yoktu böyle bir şey, olması da mümkün değildi. Mustafa Kemal Paşa ile Hüseyin Rauf Orbay ve Ali Fuat Paşa 18 Haziran 1919'da Amasya'da buluşmuşlardı. Bu husus hem Nutuk'ta hem Kazım Karabekir Paşa'nın 'İstiklal Harbimiz' adlı kitabında hem de Ali Fuat Cebesoy ve Hüseyin Rauf Orbay'ın hatıralarında açıklanmıştı. Başkanın ikna olması kolay oldu, mühendis kafası yalan ve yanlışı kolay anlardı; mesele anlatmaktaydı. Dün orayı Mustafa Kemal Paşa ve Hüseyin Rauf Orbay'ın kaldığı ev olarak yeniden düzenleme düşüncesi bugün 'Mustafa Kemal Paşa'nın Amasya'ya geçerken çay içip halkla sohbet ettiği bir açık mekan' olarak düzenleme noktasına geldi.

Yalan ve yanlış o kadar mebzul ki, bir köşe yazısı yetmedi yazmaya. Kalanı da yarın yazacağım kısmet olursa, eğer yine yetmezse bu sütun, bir sonraki gün ve dahası günler de var, kulun yalanı bitmezse Allah'ın da günü bitmez.(Devam edecek.)