n Taksim Gezi Parkı eylemlerinin daha beşinci gününde Bu patlama, bu gaz boşalması er veya geç geçecektir. Taksim’den ya da Kızılay’dan kimse Tahrir çıkacak diye umutlanmasın. Yine kimse de öyle bir zanla paniğe kapılmasın. Herkes ama özellikle de hükümet meseleyi sağduyuyla ele almalı, toplumun belli bir kesimiyle zıtlaşmak gibi bir tavra tevessül etmemeli. Olayı usuletle ve suhuletle çözmek mümkündür ve giderek gerilen ortam ancak böyle yatıştırılabilir ve giderek birbirinden uzaklaşan millet fertleri; birbiriyle ancak sevgi ve hoşgörüyle yeniden kaynaştırılabilir diye yazmıştım.

n
n
n
n “Bu patlama, bu gaz boşalması” öyle veya böyle geçti ve “Taksim’den de, Kızılay’dan da Tahrir” çıkmadı. Benimki kehanet değildi; bu toplumu ve onun devlet geleneğini bilmenin rahatlığıydı. Yetmişli ve seksenli yılların kargaşası ve hatta kardeş kavgasının ortasında yaşanmış bir gençlikten gelen herkes, Taksim eylemlerinin -tüm kışkırtma/manüple etme/ amaçtan saptırma çabalarına rağmen- asla Arap Baharı yıkıcılığına dönüşmeyeceğini/dönüşemeyeceğini bilirdi.
n
n
n
n “Bu patlama, bu gaz sıkışması” öyle veya böyle geçti ama toplum olarak -en azından belli bir kısmımız- çok kötü bir sınav verdik. Kötü sınav verenlerin başında ne yazık ki medya ve siyaset kurumu geliyor. Her iki kurum da on beş günlük süreçte “güven” açısından sınıfta kaldı. Genel ve yerel yöneticilerin Gezi Parkı ve Topçu Kışlası’nın geleceği, ne yapılacağı ve nasıl kullanılacağı konusunda yaptıkları çelişkili açıklamalar, siyaset ve devlet ciddiyeti açısından son derece talihsizdi. Cumhurbaşkanı’ndan, Başbakan, Başbakan Yardımcısı ve belediye başkanına kadar birçok yetkilinin açıklamaları ne yazık ki birbiriyle hem de sayın makam sahiplerinin bir önceki açıklamalarıyla çelişti. Eylemler bitti ya da bitirildi ama Gezi Parkı’nda ne yapılacağı konusu netleşmedi.
n
n
n
n Devlet yetkililerinin çelişkili açıklamaları Gezi Parkı olayıyla başlamadı ve sadece bu konuya has değil; çok daha öncelere dayanıyor. Oslo görüşmelerinin önce yalanlanması sonra da kabullenilmesiyle başlayan ve Suriye civarından düşen/düşürülen askeri uçağımız konusundaki açıklamalarla büyüyen çelişkiler; güven duygusuna indirilen ağır darbelerden sadece bir kaçıdır. Reyhanlı patlaması konusundaki açıklamaların açtığı yaralar kabuk bağlamadan Gezi Parkı açıklamaları güven duygusuna yeni darbeler indirmiştir. Kanama durdurulmazsa, ileride toplumda ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Devlet ve toplum hayatında güvenin kaybedilmesinden daha vahim bir şey olamaz.
n
n
n
n Güvenilirlik konusunda sınıfta kalan bir diğer kurum da ne yazık ki içinde bulunduğumuz medya kurumu olmuştur. Büyük kısmı itibariyle Türk medyası uzun bir zamandan beri “habercilik” yapmamaktadır. Taraf tutmakta ve tuttuğu taraf adına bir taraftan karartma diğer taraftan da hasım kabul edilenlere salvo atışı yapmaktadır. Herhangi bir servis elemanı ya da tetikçinin yapacağı işi bir zamanlar toplumda “demokrasinin dördüncü kuvveti” kabul edilen ve kendisini öyle gören, onunla da övünen Türk basınının içine düştüğü durum içler acısıdır. Sosyal medyanın tüm kötü kullanımına rağmen haberleri lehte aleyhte aktarmakta öne geçmesi; bu içler acısı durumun doğal sonucudur.
n
n
n
n Olayların kısmen de olsa sükûnete kavuştuğu şu ortamda duyguların ve düşüncelerinde sükûnete kavuşmasında büyük yarar vardır ve geleceğin yeniden ve sağlıklı inşası için bu şarttır. Bu gerçekleşebilir mi? Zor ama imkansız değil. Ben nice imkansızı mümkün kılan Türk milletinin bunu da başaracağına inanıyorum.
n
n
n