Hayır; tartışmalara girmeyeceğim, yeni tartışmalara kapı da aralamayacağım sadece bir kitaptan bir parça alıntı yapacağım. Kitap dediğim de herhangi bir kitap değil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'her Türk gencine' okumasını tavsiye ettiği bir kitap. Falih Rıfkı Atay'ın Zeytindağı kitabı, bir tarih, bir anı ama hepsinden daha önemlisi bir Türkçe şaheseri; o kadar çok şey o kadar az sayfada ancak Falih Rıfkı Atay'ın kalemiyle öylesine güzel ve öylesine kapsamlı anlatılabilir.

Birinci Dünya Savaşı'nın Suriye, Lübnan, Filistin cephesini yaşadığı anılar ışığında anlatıyor Falih Rıfkı Atay. Her bölümde bir ayrı ibret var ama Kamame ya da diğer adıyla Kıyamet Kilisesi'ni anlattığı bölüm, dünden bugüne büyük ibretlerle dolu. Kilise, mezhepler arasında pay edilemez, Osmanlı, çareyi kilisenin her bir bölümünü bir başka mezhebe vermekte bulur. Herkes kendi bölümünün temizliğinden sorumlu olduğu gibi kendi bölümünde ibadetin imtiyazına da sahiptir. Toprak bizimdir ama kilise onlarındır, bir de kapıdaki jandarma bizimdir. Neyse daha fazla uzatmayacağım sözü Falih Rıfkı Atay'a bırakacağım.

'…Her millet kendi yerini süpürür, yıkar ve taşı üstüne yalnız o milletin ayağı basar. Birinin süpürgesi ötekinin taşına dokundu mu, cinayet olur ve İsa'nın mezarına gözyaşı yerine kan sıçrar. Şişli bastonlar gibi, Kudüs'te hançerli putlar vardır.

İsa'nın mezarı, üstünü temizlemek sevabı pay edilemediği için, toz toprak içindedir. İpi koparak düşen çanı kimse kaldırıp yerine takamaz…'

Falih Rıfkı 'Kamame Kilisesi'nin en büyük günü kabul edilen 'Ateş Günü'nü' de 'Cemaatler boğaz boğaza yerlerine tıkıldılar. Jandarmalar çıplak süngü ile ayakta duruyor. Herkes putunu göğsüne asmış, elinde deste deste mum tutuyor. Bu mumlar, İsa'nın mezarından çıkan mukaddes ateşle yandıktan sonra, Hristiyanlara satılmaktadır' diye anlatır. Kutsalların paraya çevrilmesi hiç de yeni hiç de bize mahsus değil, her devirde ve her cemaat içinde kutsal değerleri paraya tahvil edenler hep var olmuşlar ne yazık ki.

Kilisenin içi Hristiyanların, dışı Musevilerindir ama anahtarı bizim hocanın elinde, korunması da bizim Mehmetlerin omzundadır. Kudüs her din için kutsaldır ama korumasının sorumluluğu bizedir. Dünden bugüne miras olsa gerek ki yine altmış kadar Müslüman devlet içinde bizim sesimiz çıkmakta, Filistinlilerin dışında sadece bizim insanımız feryat etmekte, sadece bizim insanımız gözyaşı dökmekte. Bir de kendi siyasi genişleme projesini büyük bir kararlılıkla uygulayan ve bölgede etkisini giderek artıran İran yönetimindeki Şii milis grupları tavır koymakta.

Falih Rıfkı Atay, bir asır öncesinin Kudüs'ünü anlatırken, 'Biz Kudüs'te kirada oturuyoruz' der. Dün imparatorluk sınırları içindeyken pahalı da olsa 'kiracıydık', bugün kiracı bile değiliz ve biz bugün, kiracı bile olmadığımız bir kent için, din aşkına ayaktayız. Ayakta olalım, itirazım yok ama ileri adım atmadan önce tekrar tekrar düşünelim. Aklımızı hislerimize teslim etmeyelim. Bu coğrafyada kendimizden başka hiçbir yapıya güvenmememiz gerektiğini bize tarih söylüyor.