Hep Bizanslıları eleştirdik hatta ayıpladık 'Türkler, İstanbul
kapılarına dayanmışken onlar meleklerin cinsiyetini tartışıyor' diye.
Türklere karşı tedbir aramak yerine meleklerin cinsiyetini tartışmak
yanlış gündemdi; yıkıma çanak tutmaktı. Olması gereken oldu ve
yıkıldılar. Yıllarca bir taraftan kendi zaferimizle gururlanırken öte
taraftan da Bizanslıların aptallıklarıyla dalga geçtik. Güldüğümüz
duruma düşeceğimizi nereden bilecektik ki?
Dış politikada çok ciddi sorunlarımız var. Biz kırmızıçizgi ilan
etmekten yorulduk eller kırmızıçizgilerimizi çiğnemekten yorulmadı.
Bir zamanlar, 'toprak bütünlüğünü kırmızıçizgimiz' ilan ettiğimiz Irak
fiilen üçe bölünmüş vaziyette. Suriye kaç parça henüz bilen yok ama
tek parça kalmayacağı neredeyse kesin. Ve hepsinden de önemlisi hem
Irak'ta hem de Suriye'de Kürt devleti gözümüzün önünde kurulmak üzere.
Kurulacakları kesin de sadece zamanı belirsiz. Ve ne garip ve ne yazık
ki her üç gelişme de bizim aleyhimize, İsrail'in lehine.
Bir zamanlar en az beş bin civarında askerimizin sürekli kaldığı,
zaman zaman da otuz kırk bin askerle operasyonlar yatığımız Kuzey
Irak'ta artık dört yüz askerimiz sorun oluyor. Hem Irak ayağa kalkıyor
hem de 'müttefikimiz' ABD ve girdik gireceğiz diye yarım asrı aşkın
süredir kapısında beklediğimiz AB kıyametler koparıyor. Ve Kuzey
Irak'ta PKK, Suriye'de PYD-YPG Batının müttefiki, en azından
operasyon ortağı makamına yükseliyor. Ve PYD, bizim tüm itirazlarımıza
rağmen -başka bir isim altında da olsa- Cenevre'de Suriye'nin
kaderinin konuşulacağı toplantıya çağrılırken Türkmenler çağrılmıyor.
İstemediklerimiz var istediklerimiz yok.
Daha birçok olumsuzluk sayabilirim dış politikada ama bu kadarı çok
bile bir an önce yanlış gündemden kurtulup milli bir masada buluşmamız
ve doğru gündem maddelerini ele almamız için. Kaldı ki ekonominin de
sorunları her geçen gün ağırlaşıyor. Küresel ekonomiden gelen
işaretler bir an önce tedbir almayı zorunlu kılıyor. Ve biz böyle bir
ortamda asıl meselelerin çok ötesinde gündem maddeleriyle meşgulüz.
Tıpkı Türkler İstanbul'un kapılarını zorlarken, 'meleklerin cinsiyetini
tartışan' Bizanslılar gibi.
Gündemin yanlışlığı kadar ve hatta ondan da çok, tartışmanın üslubu ve
kullanılan dil rahatsız ediyor beni, ülkemin siyaseti ve geleceği
adına korkutuyor. Bu rahatsızlığı -konuştuğum- herkeste görüyorum. Şu
partili ya da bu partili fark etmiyor, siyasette görev alanların
dışında sade vatandaşın büyük çoğunluğu, bu duyguları dile getiriyor.
Ben siyasetçilerin büyük çoğunluğunun da aynı rahatsızlığı
duyduklarını ama bu rahatsızlıklarını dile getiremediklerini
düşünüyorum.
Bir yerden başlamak zorundayız. Kim başlatacak, nerede ve ne zaman ve
nasıl başlatacak bilmiyorum. Ama bir kahramanın ortaya çıkıp tüm
nefret söylemlerine, tüm efelenmelere, ithamlara ve hakaretlere inat
sevgi dilinden örnekler vermesini istiyorum. Hem de anlatılmaz bir
arzuyla istiyorum. Ya bunu başaracağız ya da -Allah korusun- bizim
Bizanslılarla dalga geçmemiz gibi bir süre sonra birileri de 'yanlış
gündem/yanlış üslup' diyerek bizimle dalga geçecek. Ben hala
başaracağımızı umuyorum. Dilerim hayal kırıklığına uğramam.