Türkiye de trafik kazalarında bir yılda ölenlerin
sayısı, yıllar süren savaşlarda bile görülmüyor...
Kurallara uymama, dikkatsizlik ve alkollü araç kullanma
sonucunda meydana gelen
kazalarda nice ocaklar sönüyor...
Nazım Hikmet diyor ya...
Böyle ölüme, bir türlü razı olmuyor gönlüm
Hatayı yapan değil,
hiçbir suçu günahı olmayan
masum insanlar da
hayatlarını kaybediyor...
Yazık değil mi?..
Bugünkü, Meltem
Ana öykümü,
trafik kazalarında
hayatlarını kaybeden
masum insanların
ruhuna ithaf ediyorum...


* * *

Ali, babasının hatırlı
dostları sayesinde
liseyi bitirebilmişti. Babası onu Londra da
adı sanı duyulmamış paralı bir üniversiteye
gönderdi. Babası Fikret Bey,
oğlunun okulu bitiremese bile
yabancı dil öğrenmiş olacağını düşündü.
Karısı Nezahat Hanım da onu destekledi.

Kendisi şehrin en büyük sanayicilerinden biriydi.
İstanbul Teknik Üniversitesi
Makina Mühendisliği
Fakültesi nden mezun olmuştu.
Oğlunun da yüksek tahsil yapması için
elinden gelen gayreti gösteriyordu. Ali, evin tek çocuğuydu.

Ali, 2 ayda bir Türkiye ye geliyor, eski arkadaşlarıyla
buluşuyordu. Onlara Londra yı ballandıra ballandıra anlatıyordu. Ali yi dinleyen arkadaşlarının hayali Londra da tahsil yapabilmekti. Ancak içlerinden
sadece Tayyar ın ekonomik durumu buna uygundu. Diğerleri, dar gelirli ailelerin
çocuklarıydı.

Aradan iki yıl geçmişti. Ali, bu kez kız arkadaşı Mary ile memleketine geldi. Sarışın ve uzun boylu olan Mary, bir manken gibi güzeldi. Nezahat Hanım, Gelinim geldi
diye çok sevindi. Onlara en güzel yemekleri yaptı. Fikret Bey, çok mutluydu...

Ali, her zamanki gelişinde olduğu gibi arkadaşlarıyla bir eğlence mekanında buluştu. Kimi sevgilisi kimi kız kardeşi kimi de eşiyle gelmişti. Ali, Mary i onlarla tanıştırdı. Saatler ilerledikçe alkol
tüketimi fazlalaşmıştı. İyi de eğlenmişlerdi. Gecenin sonu gelmiş,
herkes otomobillerine yönelmişti. Birden Mary nin çığlığı duyuldu. Hamamcının oğlu
Reşit, Ne diyor lan bu? diye çıkıştı. Ali, Mary nin alkollü olarak otomobil süremezsiniz
dediğini anlattı. Talebe Şakir, Taksi mi tutalım yani? diyerek itiraz etti. Araçlar,
restoranın önünden hızla hareket etti. Ali, Mary nin itirazıyla otomobiline binemedi. Taksi çağırmak zorunda kaldı. Arkadaşları çoktan gözden kaybolmuştu.

Taksici, mahalleden tanıdıktı. Ali nin alkollü araç kullanmamasından memnunluk duyduğunu söyledi. Çünkü dedi. Demin buraya gelirken,
alkollü araç kullanan gençlerin feci kazasına tanık oldum. Ali, araçların plakalarını sordu. Taksici, göremediğini söyledi. Ali nin yüz ifadesinden endişe verici bir durum olduğunu anlamıştı Mary. Ali ye telaşını sordu. Ali, ileride bir kaza olmuş dedi.
Restorandan iki kilometre kadar uzaklaşmışlar, olay yerine yaklaşmışlardı. Cankurtaranlar,
trafik polisi otoları ve meraklı bir kalabalık olay yerindeydi. Ali, İnelim, bir bakalım dedi.
Mary ile birlikte otomobilden çıktı. Talebe Şakir, hatalı sollama sonucu
karşı yönden gelen bir kamyonla çarpışmıştı. Talebe Şakir, kız kardeşi Necla ile
Tayyar ın cesetleri torbalara konulurken,
Ali birden yere yığıldı. 112 Acil ekibindeki doktor,
ilk müdahaleyi yaptıktan sonra onu cankurtaranla hastaneye sevk etti. Mary de
taksiyle cankurtaranı takip etti.

Hastanedeki doktor Ali yi tanımıştı. Fikret Beyle arkadaştılar. Ali, beyin kanaması geçirmişti. Yoğun bakıma alındı. Doktor, Ali nin babasına haber verdi. Mary çaresizdi. Fikret Bey, gelene kadar ne yapacağını bilemedi. İyi derecede İngilizce bilen Fikret Bey,
oğlunu göremedi. Genç kızı teskin etti. Mary, ağlıyordu. Fikret Bey, oğlunun Mary ile evlendiğini de o gece öğrendi. Genç kız, aynı zamanda hamileydi. Fikret Bey, şaşkınlık içindeydi ve dua ediyordu.

Sabaha karşı, acı haber geldi. Ali kurtarılamamıştı. Fikret Bey, kahrolmuştu. Ancak, dirayeti yerindeydi. Çünkü, oğlunun emaneti vardı. O gün 4 cenaze birden kalktı. Şehir mateme bürünmüştü.
Nezahat Hanım ve Fikret Bey, gelinlerini yanından ayırmadı. Onun rahatsızlanmasını istemiyorlardı. Mary, 3 aylık hamileydi.

Fikret Bey, gelininin İngiltere ye dönmesini istemedi. Mary, onları anne-baba olarak sevdi. Nasıl olsa İngiltere de kendisini bekleyen birileri yoktu. Annesi ve babasının kim olduğunu dahi bilmiyordu. Yuvada büyümüştü. Mary, nur topu gibi bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Adını da Ali koydular.

Nezahat Hanım ile Fikret Bey, torun Ali ile
oğul Ali nin acısını hafifletiyordu. Mary, Müslümanlığı seçti ve adı Meltem oldu.

Meltem, çok sevdiği Ali ile katıldıkları son akşam yemeğinden dönüşteki manzarayı hiç unutmadı. Kendi çektiği acıyı başkaları da yaşamasın diye
ömrünü trafik kazalarını önlemek amacıyla kurulan
sivil toplum kuruluşlarına adadı. O artık herkesin sevip saydığı Meltem Ana olmuştu.

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Huzurlu ve sağlıklı günler dileğiyle...