İç ve dış şartlar, MHP iktidarı için hiçbir zaman bu kadar büyük fırsatlar sunmadı ve MHP kadroları iktidar olma yolunda hiçbir zaman bu kadar isteksiz olmadı, bu kadar dağınık ve bu kadar yetersiz kalmadı.

Ülkenin iç ve dış dinamikleri MHP iktidarını zorlarken; MHP kadroları sanki bilerek ve isteyerek iktidar olmamak için direniyor. Epeyce erken bir tarihte bir araştırma şirketinin yöneticisi (sanırım Adil Gür) “Türkiye’deki her iki erkekten birisinin hayatının bir döneminde MHP ya da ülkücü kuruluşlardan birisine uğradığını” söylemişti. Bugün de MHP’nin Türk seçmeninin en az yüzde altmışının ve hatta yetmişinin ikinci partisi olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Türkiye ne yazık ki coğrafyada bölünmeden önce kafalarda ve gönüllerde hızlı bir ayrışma sürecine girmiş bulunmaktadır ve bu ayrışma, giderek daha da derinleşmektedir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin önceki gün partisinin MYK üyeleri ile milletvekillerinin ortak toplantısında yaptığı “ ülkenin 7 Haziran’da en kritik seçime sahne olacağı ve milletin geleceğini oylayacağı, doğru ve yanlış arasında bir seçim yapacağı” tespiti doğru ise eğer, ki bizce de doğrudur, o zaman hem Sayın Bahçeli’ye hem de MHP kadrolarına büyük sorumluluklar düşmektedir ve işte bu noktada Bahçeli’nin ve MHP’nin kendisini yargılaması gerekmektedir.

Ülke gerçekten böyle bir tehdit ve tehlike ile karşı karşıya ise, ki karşı karşıyadır, o zaman MHP’nin sadece tehlikenin büyüklüğüne dikkat çekmesi yetmez, tehlikeyi bertaraf edecek bir fikri ve ideolojik zenginliğe, halka umut ve güven verecek bir söyleme ama hepsinden önemlisi inanmış ve sınanmış kadroları öne çıkarmaya ihtiyacı vardır. Ve ne yazık ki MHP’de bu konuda ciddi bir gayret ve hatta düşünce kırıntısı bile görülmemektedir.

Genel Başkan’ın salıdan salıya grup toplantısında kürsüye çıkması, kalan zaman diliminde de Oktay Vural ve Özcan Yeniçeri’nin polemikleriyle yetinilmesi, bırakın idealist kadroların “Milliyetçi Türkiye” mücadelesini; sıradan bir parti çalışmasını bile bir adım öteye götürmeye yetmez. Nitekim yetmiyor ve 50 yıllık bir geleneğin ve mücadelenin partisi yüzde onluk barajı aşmakla teselli buluyor.

1965’te 16 sayfalık bir broşür ve “Mamur ve Müreffeh Türkiye” için bir parti programıyla yola çıkan merhum Türkeş ve onun kadrosu ve onlara ölümüne inanmış üniversite gençliğinin destansı mücadelesiyle ülkenin kaderinde söz sahibi olmuştur.

Hem seksen öncesinin fikri ve siyasi mücadelesini vermiş hem de seksen darbesinin çilelerini çekmiş o kadroların bir kısmı zamanın hükmüne yenilip kara toprağın bağrına girse, bir kısmı kah nefsine kah maddenin ve makamın cazibesine esir düşerek başka vadilerde başka rüzgarlarla savrulsa da hala çok büyük bir ülkücü kadro bu ülkede sağdır, mevcuttur ve hala yürekleri endişeyle dolmakta ama iman ve inançla çarpmaktadır. O kadrolar, son bir seferberlik için toplan borusunu hasretle beklemektedir. Ama erbabının çalacağı ve samimiyetle çalınacak toplan borusunu beklemektedirler.

Ve bugün MHP’nin dışındaki o kadrolar, hem kemiyet hem de keyfiyet olarak MHP içindeki kadrolardan çok daha zengindir. O kadroları inandıracak bir hareket büyük Türk milletini de inandırır. O kadroları inandıramayanlar, bu büyük milleti de inandıramaz. O kadroları harekete geçiremeyenler, milleti de harekete geçiremez.

Nitekim geçiremiyorlar. (Devam edecek)