Yaz, sıcaklığını fazlasıyla hissettiriyor. İnsanların yoğun olarak gezdiği Çiftlik Caddesi nde bankların birinin üstünde oturuyorum. Caddenin yapımı henüz bitmemiş. Bittiğinde belli ki güzel olacak. Benim gibi yorulan birçok insan oturmuş; kimisi telefonda konuşuyor kimisi de birbiriyle sohbet ediyor. Ben de tanış bir yüz beklentisi içinde oturdum.Yüzlerce insan gelip geçiyor bu caddeden. Kendimi bir tiyatro sahnesindeymiş gibi hissettim. Zaten , Hayat bir tiyatro değil mi? diye düşündüm. Tiyatroda insanlar belirli bir metne göre oyun oynuyorlar. Rollerini yerine getiriyorlar. Bizler de onları izliyoruz. Bazen kendimizi sahnede oyuncuyla özdeşleştirmek isteriz. Bazen de kendimizi oyunun akışına kaptırırız. Hayat tüm canlılığıyla devam eder. Gerçek hayatta yaşananların çok azı kurgulanıp oyun olarak karşımıza çıkar. Oysa yaşam daha acımasızdır.
Hala banklardan birinin üstünde oturuyorum. Dinlendiğimi hissettim. Aklıma birden son zamanlarda kitap okumadığım geldi. Kütüphanede raflarda sırtları dönük, sanki bize küsmüş gibi duran kitapları düşündüm. Onların da kapaklarının açılması gerekiyordu. Baktım, çevremde hiç kitap okuyan yoktu. Herkesin elinde bir telefon... Hem bizim ülkemizde arabada, tramvayda, yolda okuma alışkanlığı tam yoktu. Zamanla bu alışkanlığa sahip olacağız. Kentleştikçe sokaklarda müzikle, kitap okumayla daha fazla karşılaşacağız.
Derken kütüphaneye ulaştım. Ödünç verme bölümünden Gökhan Akçiçek in Kırık Sesler Sokağı kitabını aldım. Benim gibi kitapların raflarda beklediğini anımsayan; kitap almak için gelen insanlar vardı. Şehrin her noktasında değişik zamanlarda ve mekanlarda insanlar şehrin canlılığına fazlasıyla katkıda bulunuyor. Parklar, bahçeler, lokantalar dolu. Canlı bir şehirde yaşamak insanın hoşuna gidiyor açıkçası.
Yaz ayları bütün ülkede olduğu gibi sanatsal yönden sığ geçiyor. Bu yönüyle sonbaharın gelmesini bekliyorum.
Şehir bu, belki de bir tiyatro sahnesi... Bir metne bağlı kalmaksızın hepimizin oyuncu olduğu bir hayat sahnesi... Nerede olursak olalım kent toplumunun insana yüklediği sorumluluklar insanı bir türlü yalnız bırakmıyor.