Köşe yazarı Nihat Ali Özcan, Milliyet Gazetesi'ndeki köşesini, 8 Nisan 2016 günü Nusaybin'den hepimize yazılmış bir mektuba ayırdı. O duygusal metni kelimesi kelimesine 'Mektubumuz var' başlığı altında okudum.. O mektubu okudunuz mu bilmiyorum .O mektubu okumuş olsaydınız ne hissederdiniz ,onu da hiç bilmiyorum.Şehit yakını kimliğimle birçok insandan çok daha duyarlı olduğumu,birçok insandan daha çok bu konulara takıldığımı biliyorum.Bu yüzden benim ilgimi çeken o mektup hepimize yazılmasına rağmen ilginizi çekmiyor olabilir.Ama bu defa sizin de ilginizi çeksin istiyorum.

Bir kez bile olsa o mektup hepimizin ilgisini çekmeyecekse ,güvenlik kuvvetlerimiz Nusaybin'de ya da başka bir yerde niçin şehit düşüyor,niçin birileri hep vatan sağ olsun diyor? O mektubun sadece giriş kısmını köşeme taşımak istiyorum.

'Az önce Nusaybin'de verilen 33'üncü şehidimizin otopsi işlemelerini tamamladık, kefenledik, dualarla tabutuna ve morga koyduk. Rengini, içine koyduğumuz şehidin kanı gibi şüheda kanından almış al bayrağa sardık. Yarın Allah nasip ederse uğurlama törenini yapıp memleketine uğurlayacağız.Bu operasyon nedeniyle her gün şehit haberlerini alıyorsunuz. Biliyorum, çoğunuzun umurunda değil ancak, ben gene de bilin istedim...
Burada, Çanakkale'de yaşanan muharebelerin bir benzeri yaşanıyor. Hatta daha da acıklısı' diyor .

Mektubu yazanın ruh hali duygusala bağlanabilir.Ama o mektubu yazanın duygusallığı şu gerçeği değiştirmiyor.Ben de bir şehit yakını olarak çok yakından tanıklık ediyorum ki orada yaşananlar çoğunun umurunda değil. Şehit haberleri çoğunun ilgisini çekmiyor,düşme hattındaki bir futbol takımı kadar. Bir futbol takımının yenmesi ya da yenilmesi her yaştan her cinsiyetten insanın ilgisini ve tepkisini çekerken ,vatan ve bayrak uğruna gözünü kırpmadan canını veren kahramanlar ne yazık ki sadece ailesinin ilgi odağında kalıyor. Oysaki hiçbir asker,hiçbir polis kendi özel davası için şehit düşmüyor,gazi olmuyor.Dava bayrak ve vatan davası.Kim ne derse desin ,kim ne kadar umursamaz olursa olsun,Türkiye çok zor bir süreçten geçiyor.O mektubu okusanız da okumasınız da gerçekler çok acı.

Eğer gerçekten bölünmek istemiyorsak,eğer gerçekten huzur içerisinde yaşamak istiyorsak,en başta ülkeyi yönetenler sönen ocakları umursayarak hareket etmelidir.Düşünün ki,PKK 'ya operasyon yapılırken,terörle mücadele edilirken, hala birileri PKK'nın önüne yatıyorsa masaya oturun talimatı veriyorsa, buna da kimse sesini çıkarmıyorsa o mektup boşuna yazılmış olmaz mı?Kimse kusura bakmasın ama çoğunun umurunda olmayan şehitler bizim umurumuzda.