Kim hatırlar ya da hatırlamak ister bilmiyorum .Özellikle tarih vererek ifade etmek istiyorum 29 Haziran 1999 günü teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın İmralıda yargılandığı davayı müdahil sıfatı ile takip etmek için geldiğimiz Mudanya’daki son günümüzdü .29 Haziran 1999 tarihi hepimiz için çok önemli bir tarihti.30 bin kişinin katili olmakla suçlanan teröristbaşı Öcalan hakkında İmralı’da yapılan yargılamanın karar duruşmasının açıklanmasını Mudanya sahilinde şehit yakınlarına ve gazilere ayrılan yerde medya mensupları ile birlikte sabırsızlıkla bekliyorduk. Bölücü terör örgütü PKK’nın mağdur ettiği şehit aileleri ve gaziler olarak açıklanacak tarihi karara kitlenmiştik. Bizim derdimiz siyaset değildi ,biz siyasi aktör değildik .Biz ülkemize ,bayrağımıza  canımızdan can ,kanımızdan kan, vücudumuzdan uzuv vermiştik vatanımızın bölünmez bütünlüğü uğrunda elbette Öcalan’ın en ağır şekilde cezalandırılmasını müdahiller ve mağdurlar olarak Türk yargısından  talep etmiştik. Bunu yaparken bağımsız Türk yarısına güvenimiz sonsuzdu. Yargıya güvensizliğimiz hiç olmadı.

       Hiç kimsenin yargıya müdahale etmesini ,baskı kurmasını elbette kabul etmiyorduk. Bizim gibi Öcalan hakkında verilecek yargı kararına herkesin, buna yabancılar ve terör yandaşları dahil saygı duymasını  istiyorduk. Mahkeme hangi kararı verirse versin yeter ki ,doğru delillerle doğru gerekçelerini açıklasın saygımız sonsuz olacaktı . Ben bir şehit yakını olarak biliyorum ki ,o davanın müdahilleri olarak biz şehit yakınları 29 Haziran 1999 günü İmralı’da 2.Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından verilen Öcalan hakkındaki idam kararına hep saygı duyduk. Karara saygı duymak nedir diye sorarsanız ;açık ve net ifade ediyorum gereğinin yapılmasını kabul etmek ,kararı siyasi cambazlıklarla değiştirmemektir. Hukuksuz ,kanunsuz bir şey istemiyorduk kim ne yapmışsa cezasını çeksin istiyorduk, davayı şahsi davamız olarak görmüyorduk. Öcalan davası birilerine göre asrın davasıydı .Asrın davası olarak kamuoyunda yer bulan bu dava aslında bölücülüğü ve terörü reddeden  Türk Milletinin ortak davasıydı. Sonunda ne yapıldı ne yapılmadı biz bunu çok iyi biliyoruz. Siyasilerin her şeye gerekçesi var . Siyasiler gerçekten gerekçe bulmekte maharetliler ne yaparlarsa yapsınlar hep doğru yaptıklarına inandırma dertleri var.Sonuç olarak Bebek katili Öcalan’ı hakkında verilen idam cezasını ağırlaştırılmış müebbet hapse çevirerek bugün 29 Haziran 2023 tarihi  itibarıyla bir hükümlü olarak 24 yıldır İmralı’da adeta VİP misafir gibi ağırlanıyor. Bize ,şehit yakınlarına göre kuş sütü ile beslemeye devam ediyorlar. Biz şehit yakınları ise şehitliklere mahkum edildik ,şehitliklerde bayramlarımızı kutluyoruz, şehitliklerde yatıp kalkıyoruz, günlerimiz şehitliklerde geçiyor. Bizzat anneme Samsunda şehit yakınlarıyla gerçekleştirdiği bir görüşmede Öcalan’ı asma sözü veren bir siyasi liderin asmayı bırakın ,o sözünü son yıllarda bir daha ağzına hiç almadığına tanık olduğumuzu kimse unutmasın. Buna sadece biz şehit yakınları değil bu ülkede olup biteni takip eden sıradan her vatandaşımız tanıktır.Hani Öcalan’ı asacaktınız demezsek şehitlerimizin kemikleri sızlar. Öcalan davasının müdahillerinden birisi olarak  Bebek katili Öcalan’ın kim olduğunu ya da kim olmadığını çok iyi biliyorum. Kimse bize masal anlatmasın ,siyaseten var olmak için bizleri hatırlayanları hiç samimi bulmuyoruz. Öcalan insan, onun hakları varda bizim şehitlerimiz ne? Nerde bizim şehitlerimizin annelerinin ,babalarının ,eşlerinin ,çocuklarının, kardeşlerinin hakları nerede ?Haktan kastım maddi haklar değil.Tekrar tekrar sormayalım mı, Bebek katili Abdullah Öcalan’ı asma sözü verenler yargı kararını neden yerine getirmedi ya da getiremedi? Kimine göre idam insanlık dışı ve çağdışı bir uygulama. Onlara da sormak istiyorum masum insanları terör yoluyla katletmek nedir bu katliamları yapanlar ,yaptıranlar kuş sütü ile mi beslenmelidir? Kimse şehitlerimizi görmezden gelmesin .

    Öcalan hakkında idam kararı verildiğinde Mesut Yılmaz-Bülent Ecevit-Devlet Bahçeli üçlü koalisyonu görev başındaydı. Öcalan’ın idam kararını Başbakanlıkta sümen altında yasaya aykırı bir şekilde beklettikleri iddiası ile  suç duyurusunda bulunmuştum. Siyasi dokunulmazlıkları oldukları için suç duyuruma takipsizlik kararı verilmişti. Takipsizlik kararına yaptığım itirazım ise aynı gerekçelerle reddedilmişti. Bir şehit yakını olarak benim yapabileceklerim bu kadardı. Ne avukatım nede başka bir yaptırım gücüm yoktu. Sonuç herkesin bilip bilmezden geldiği gibi. Bebek katilinin 24 yıllık hükümlülük sürecinde okul arkadaşlarının Cuma namazı kılardık açıklamalarına bile tanık olduk. Şimdi de birilerinin bebek katili Abdullah Öcalanı filizoflaştırdıklarına tanık oluyoruz. Hiç kuşkumuz yok birileri yakında Öcalan’a özgürlük taleplerini utanmazca arlanmazca daha sık gündeme bile taşıyabilirler. Bir şehit yakını olarak böyle bir vefasızlığı hukuk tanımazlığı, hainliği 24 yıl sonra beklemiyorum dersem yalan söylemiş olurum. Maalesef 24 yıl sonra geldiğimiz son nokta budur.24 yıl önce Öcalan’ın idam kararı açıklandığında Mudanya’da bizimle birlikte halay çekenler şimdi niye sessiz? Bu sessizliği bir şehit yakını olarak elbette ikiyüzlülük olarak okuyorum.

                                    AYHAN HAMLI