Dünkü yazımı 'Cumhuriyet yalnızca bu milletin ayağındaki kapitülasyon prangalarını kırmadı, cehaletin prangalarını da kırdı. O iki pranga kırıldığı içindir ki artık kendi ülkemizde her alanda biz varız. Siyasette, ticarette, sanatta, bilimde, sporda, kısacası her alanda bizler, biz Müslüman Türkler varız. Ülkenin Cumhuriyet öncesi ile sonrası okuryazarlığı konusunu da bir başka yazıda anlatırız inşallah' diye bitirmiştim. Bugün onu yazacağım.

Keşke kalsaydı ama ne yazık ki, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e ne doğru dürüst bir okuryazar kalmıştır ne de kitap. Araştırmacılar '1890'lı yılların sonunda Osmanlı İmparatorluğu'ndaki 324 kitaplıkta 193.431 kitap tespit edildiğini' bildirir. Bunun 23.375'i Saray'da, 170.056'sı ise halka açık kütüphanelerdedir. Aynı asırda bu rakam Fransa'da 4.890.000, İtalya'da 4.140.281, Bavyera'da 2.286.000, Avusturya'da 2.100.488, Rusya'da 852.000, Belçika'da 509.100'dir.

Osmanlı'da 1820-1908 arasındaki 88 yılda toplam 10.782 kitap yayınlanmıştır ki, bu yılda 122, başka bir ifadeyle üç günde bir kitap demektir. Avrupa'da ise bizden yaklaşık iki asır önce 1636-1736 arasında 1.225.000 kitaptan 1,1 milyar nüsha, 1736-1836 arasında ise 1.839.000 kitaptan 2-2,5 mlyar nüsha basıldığı hesaplanmaktadır. 1831'de İngiltere'de 274, Fransa'da 219 gazete yüzbinlerce basılmakta ve satılmaktadır.

Yukarıdaki bilgileri Orhan Koloğlu'nun 'Osmanlıcadan Türkçeye Okuryazarlığımız' kitabından derledim. Kitapta bu tür rakamların çok daha fazlası var ama onları da alıntılamaya gerek yok; bu kadarı da yeter Cumhuriyetin Osmanlı'dan devraldığı mirası anlatmak ve anlamak için.

Yine Orhan Koloğlu'nun verdiği bilgiye göre 1892 tarihli bir İrade-i Seniye'de İmparatorluktaki okul ve öğretmen durumu hakkında şu ifadeler yer almaktadır: 'Memalik-i Şahane'de İslam köylerinin ekserisinde(çoğunluğunda) mektep olduğu halde karye(köy) imamlarının ehliyetsiz olmalarından dolayı mektepler için hocalar yetiştirilmesi gerekmektedir.'

Yanya Mebusu Abdül Fraşeri Meclis-i Mebusan'da 'Bizim eğitim ve öğretimimizin pek eksik olduğunu hepiniz doğrularsınız inancındayım. Çünkü bu konuda gereğince değil, belki zerre kadar emek verilmemiştir diyebilirim. Bizde eğitim zamana ve duruma göre yararı görülecek kertede olmayıp, çok sınırlı yararlar uğruna yıllarla boş yere öğrencinin ömürlerini tüketir' diye yakınıyordu.

1923 Türkiye'sinde kimi araştırmacılar okuryazar oranını yüzde on kimileri de yüzde altı olarak verirler. Metin Aydoğan'ın 'Türkiye Üzerine Notlar/1923-2005' kitabında aktardığına göre aynı yılda ilkokuldan üniversiteye kadar tüm eğitim kurumlarındaki öğrencinin genel nüfusa oranı yüzde üçtür. Tüm ülkede 185'i kız 1.903' ü erkek 2088 üniversite, 230'u kız, 1011'i erkek 1.241 lise, 543'ü kız, 5.362'si erkek 5.905 ortaokul,783'ü kız, 1743'ü erkek 2526 öğretmen okulu öğrencisi vardır.

Cumhuriyet ne yazık ki Fatih'in, Yavuz'un ya da Kanuni'nin mirasını devralmamıştır. Aldığı miras budur. Onun bu mirasın üzerine koyduklarını yeterli bulmamak başka bir şey yok saymak başka bir şeydir. Birincisi bir haktır, ikincisi ise Cumhuriyet'e karşı yapılmış büyük bir haksızlıktır. O yükselen değil yıkılan bir imparatorluğun varisiydi. Keşke çok daha iyi bir miras alsaydı ve keşke çok daha büyük başarılar kazansaydı. Kim sevinmezdi?