n
n
n
n
n
n Yıllar önce bir Anadolu kasabasında öğretmenlik yaptım. Görev yaptığım ilçede şimdilerde olduğu gibi fazla binalar yoktu. Kiraya tutmak için ev bile bulmak çok zordu.
n
n Hey gidi yıllar hey... Zaman su gibi nasıl da akıp gidiyor.
n
n Öğretmen olarak çalıştığım ilçede evimizin yanında küçük tek odalı, çamurdan yapılmış,küçük bir penceresi olan bir ev vardı. İlçede elektrik olmasına rağmen aydınlatma aracı olarak gaz lambası kullanıyorlardı bu evde. Oturduğum evin odasından direkt olarak gaz lambasının perdeden dışarıya vuran görüntüsü fark ediliyordu. Çamurdan yapılmış bu evde yaşlı bir teyze yaşıyordu. Zamanında ilçenin en güzel kadınıymış. Eşi ölünce kızıyla bu evde yaşamaya başlamış. Yaşlı teyzenin özelliği; çocuklara şeker ikram etmesiydi. Düğün değil, bayram değil, bu şeker de neyin nesi, diyesi geliyordu insanın. Ama teyze her gördüğü çocuğun başını okşayıp, eline şeker veriyordu.
n
n Remziye diye bir kızı vardı bu yaşlı teyzenin. Remziye çok iyi saz çalıyordu. Her okula gidişimde; evlerinin önünde sandalyeye oturmuş, saz çalarken görüyordum. Bir bayram günü evlerine gitmiştik. Evde; yerde bir kilim,birkaç sandalye ve bir oturak. Başka da bir şey yoktu. Buna rağmen Remziye hayat doluydu. Çok güzel sesi vardı. Göründüğü kadarıyla çok da mutluydu.
n
n Büyük bir şehirden gitmiştim o ilçeye.
n
n Yaşadığım büyük şehirlerde, çevremde insanların parası pulu vardı. Çok güzel binalarda oturuyorlardı. Fakat mutsuzdular. Oysa Remziye, çok mutluydu. Yoksulluk iliğine kadar işlemesine rağmen; Remziye yi mutlu kılan neydi?
n
n Gelişme, maddi refah, insanı mutlu etmeye yetmiyordu.
n
n İki seneye yakın çalıştığım Doğu daki bu ilçede, onlarca öğrenci yetiştirdim. Fakat hiçbiri Remziye kadar mutlu değildi. Belki de şimdilerde, onlar da mutlu olmuşlardır.
n
n Yıllar geçmesine rağmen, mutluluk öyle bir şey ki; onu yaşayan ve yayan gözleri, insan bir türlü unutamıyor.
n
n ÖMER PAMUK
n
n
n
n
n
n

n

n