Tarih, iftiralar
ve büyük günah işleyenleri
kaydetmiştir...
Taşlanarak öldürülen,
boğazı kesilen, yakılan
ve her türlü iftiraya
kurban edilen
binlerce masum!..
Peygamberimizin
sevgili eşi Hz. Ayşe de
iftira zulmüne
uğramamış mıydı?..
O kahpeler
müşrikti...
Şimdi bu günahı işlemek
için birbiriyle yarışan, kimler
öyleyse?..
Neyse bugünkü öyküm,
Saadet i yıkan iftira
ile başbaşa bırakıyorum sizleri...

* * *

İlçenin tek kadın
inşaat mühendisi olan
Saadet Hanım,
varlıklı bir ailenin
kızıydı. Babası Salim Bey,
müteahhit olduğu
için kızının inşaat mühendisi olmasını
istemiş, Saadet in İngiltere de tahsil
yapmasını sağlamıştı. Babası onu,
hep Servi boylu kızım
diye seviyordu. Saadet,
güzelliği dillere destan bir kızdı.
Çok isteyeni olmuştu ama
babası kararı kızına bırakmıştı.

Saadet, okulu bitirdikten sonra
babasının inşaat
şirketine girmişti. Babasından erken
kalkıyor,
inşaatlara gidip,
iş planlamalarını yaptıktan sonra
ofise dönüyor, elbiselerini
değiştiriyordu. Salim Bey
ofise geldikten sonra
bir değerlendirme yapıyordu.
Salim Bey, kızı Saadet le
övünüyordu. Kızı, işini severek
yapan disiplinli biriydi. Mütevazı
kişiliğiyle kalfasından işçisine kadar
bütün çalışanlar onu severdi.
Onu kıskananlar da yok değildi. Saadet e; İstanbul ve Ankara daki
büyük firmalardan iş teklifi geliyordu.

Saadet Hanım, o gün inşaatları
gezdikten sonra, her zamanki gibi ofise döndü. Üstünü değiştirdi. Kahvesini
söyledi. Bu sırada, Salim Bey kapıda göründü. Saadet, babasını ilk defa
bu kadar somurtkan görmüştü. Hayırdır baba dedi. Salim Bey, sesini çıkarmadan
hırsla koltuğa oturunca
Saadet, kötü bir şeyler olduğunu anlamıştı. Acaba annemle mi kavga etti
diye düşündü. Bu mümkün değildi. Çünkü, annesi ile babasının en küçük bir tartışmasına
tanık olmamıştı. Şirketin ödemelerinde de bir sıkıntı yoktu. Saniyeler içinde
her türlü olumsuzluk aklına geldi. Ancak, hiçbiri babasının bu durumunu
izah etmiyordu.

Babasının kahvesi gelmişti. Saadet, Baba bir sıkıntın mı var? diye sordu. Salim Bey,
Duymadın mı hiç dedi. Saadet, işten eve evden işe gittiğini kimseyle görüşmediğini
belirterek, bir şey duymadığını söyledi. Salim Bey, Bir yakın arkadaşım,
senin kalfa Fikret le ilişkin olduğunu ve hemen hemen her akşam
kalfanın evine gittiğini söyledi. İnanmadım. Başkalarından da aynı şeyleri duydum. Geçenlerde hesaplarını incelerken, kalfa Fikret e fazla ödeme yapıldığını gördüm
dedi. Bunu bana nasıl yaptın?

Kalfa Fikret, atletik yapılı yakışıklı bir gençti. Çocukluğundan beri
inşaatların her evresinde
çalışmış dürüst biriydi. Saadet in
mesleki gelişiminde de çok katkısı vardı. Saadet, Fikret e fazla ödemede bulunduğunu ve evine gittiğini doğrulayınca; babası Salim Bey, daha da hiddetlendi. Tam kızına tokatı vuracakken,
Saadet Yeter baba diyerek,
onu kolundan tuttuğu gibi otomobiline bindirdi. Salim Bey de şaşırmıştı. Babasının Beni mi döveceksin. Bunu da mı görecektim? dediğini
duymadı bile. Saadet, otomobilini Meskenevler Mahallesi ne hızla sürerken,
tek kelime konuşmamıştı. Babası da Ne yapmak istiyor bu kız diye düşünürken,
otomobil, sıvaları dökülmüş iki katlı evin önünde durdu. Babasının kapısını açtı. İner misin? dedi. Salim Bey, Saadet in davranışına bir anlam veremedi. Zemin kattaki evin
kapısı açıktı. Baba-kız ayakkabılarını çıkarıp içeriye girdiğinde,
yatak odasından bir kadın kim geldi? diye seslendi. Benim Saadet . Baba-kız, sesin geldiği odaya girdi. Genç bir kadın yatakta yatıyordu. Hoşgeldin abla dedi, yataktan elini uzattı. Saadet, Salim Beyi
göstererek, Babam dedi. Babasının şaşkınlığı sürüyordu. Kimdi bu kadın, niye buraya gelmişlerdi? Saadet çok geçmeden,
kadını tanıttı. Bizim kalfa Fikret in karısı ...
Salim Beyin aklı başından gitmişti. Söylenenleri hatırladı. Fikret in karısı
Zeynep, üç yıl önce geçirdiği bir trafik kazası sonucu felç olmuştu. Biri liseye, diğeri ortaokula giden iki kızı vardı. Kızların okuldan dönüş saatiydi. Kapıda ilk görünen Filiz oldu. Saadet i görünce, Saadet teyze, dün yaptırdığın ödevle 85 puan aldım dedi. Kucaklaştılar. O sırada
Salim Bey kapıya çıktı. Kalfa Fikret elinde
poşetlerle eve gelirken, Salim Beyi görünce afalladı. Saadet ablamla mı geldiniz
dediğinde; Salim Bey, yer yarılıp yerin dibine girmeyi çok istedi. Utandı ve yürüdü.
Ne büyük bir hata yapmıştı. Araştırma gereği bile duymadan kızına atılan iftiraya inanmıştı.
Saadet vedalaşıp ayrılırken, babasını kapıda bulamadı. Her tarafa baktı. Babası yoktu. Otomobiliyle sağa sola bakarak ilerliyordu. Eve gelmişti. Huzur içindeydi.
Eve gittiğinde babasını, misafir odasında
gözyaşları içinde buldu. Affet beni kızım dedi Salim Bey. Saadet, hiçbir şey demeden babasına baktı. Doğruca odasına çekildi. Akşam yemeğine de çıkmadı.

Sabah olmuştu. Feride Hanım, kahvaltı sofrasını hazırlarken masada bir not gördü. Ağlayarak yatak odasına koştu. Biricik kızım gitmiş diyerek, notu Salim Beye uzattı. Kızı, İstanbul daki bir firmanın iş teklifini kabul ettiğini ve bir süre ilçeye dönmeyeceğini yazmıştı. Kağıdın alt kısmında ise
Babacığım, bu iftirayı atanları hayatımdan silerken
seni affetmesi için Allah a dua edeceğim yazıyordu.

Saadet üç yıl sonra bir bayram arifesinde ilçeye döndü. Çalıştığı şirketin genel müdürüydü artık.
Babası, kalfa Fikret i işine küçük de olsa ortak etmiş,
kızını da işe almış, onlara bir de ev bağışlamıştı. Saadet bunu öğrendiğinde,
Ben seni affetmiştim. Rabbimin de ettiğine inanıyorum dedi. Salim Bey,
yıllar sonra Servi boylum diyerek kızını bağrına bastı. Bir çocuk gibi ağladı.


* * *

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...