Epey zamandır
gel-gitler
yaşayan
toplumda,
bir güven
sendromu
yaşanıyor...
Neredeyse
kimsenin kimseye
güveni kalmadı artık...
Oysa, bizi biz
yapan değerler
arasında "güven"
temel direklerden
biriydi...
Hepimiz, istemeden de olsa
bu direğe
bir balyoz darbesi vurduk...
Toplum içinde
en masum
olanımız
çocuklar...
"Geleceğimizi
teslim edeceğiz" deyip,
aslında bir bataklık
bırakacağımız
yavrular...
Güven erozyonunun
sinsi ilerleyişi,
günlük çıkar ilişkileri
içinde
fark edilemiyor...
Mesele, "Günü kurtarmak"...
Her gün yüzlerce insan,
şeytanın aklına bile gelmeyecek yöntemlerle
"güven" duygusu üzerinden
dolandırılıyor...
Geçenlerde bir ağabeyimiz
ile balcı arasında
geçen diyalog,
gelinen noktayı
anlatması bakımından
trajikomik
bir durumdur...
Camekanında
"Hakiki bal"
yazan dükkana giren
ağabeyimiz,
işyerindeki şahsa
balın hakiki olup olmadığını
sorar...
O da, "Abi bal hakiki ama ben artık
arıya bile güvenmiyorum"
cevabını verir...
Bizler malk-mülk, lüks yaşama
ve makam-mevki
hırsıyla
vurdukça balyoz darbelerini,
o güven direklerini yıktık...
Hal böyle olunca
bizi birbirimize
kenetleyen
o güven mabedi
büyük hasar gördü...
Ve korkar olduk!..
Tanımadığın birine yardım etmek isterken,
karşındaki insanın
sana bir sahtekar-dolandırıcı ya da
hırsız şüphesiyle bakması...
Böyle güvensizliklerle
birbirimize yabancılaşırsak,
tasada ve kıvançta
birliktelik
hayal olacak!..