-Evet, en arka sırada, cam kenarında oturan arkadaşım, sen!

'Ben mi hocam?'

-Evet, yağmurun tıpırtısını dinleyen, arkadaşım, sen!

'Hocam, başka arkadaş anlatsa fıkra olmaz mı?'
-Hayır, lütfen!

'Peki hocam!'

'Fıkra bu ya; Temel çok ünlü bir piyanist olmuş! Grammy Ödüllerinin verildiği Los Angeles'ta konser veriyormuş. İdris ile Dursun' da o konser salonunda çalışıyormuş. Temel'in konser vermesini izliyorlarmış.

İdris, Dursun'a demiş ki:'Ha, bu piyanoyu çalan var ya, mutlaka bizum uşaktur daa!'

İdris' : 'Nerden anladın?' demiş.

Dursun: 'Paksana, piyanoyu sandalyesine doğru çekiyor hep!' demiş.

***

-Teşekkür ederim. Evet dersimize kaldığımız yerden devam edelim arkadaşlar.

'Hocam bir fıkra da siz anlatsanız?'

-Dersimiz uzun arkadaşlar!

'Olsun hocam, blok ders yaparız, lütfen!'

-Peki, madem lütfen dediniz, anlatalım. Temel'den açtınız konuyu,Temel fıkrası ile devam edelim… Evet!.Temel'in küçük oğlu bir gün, sömestrde verilen okul karnesini babasına getirmiş! Temel karneye bakmış, bakmış! 'Allah, Allah!' demiş. Başlamış Fadime'ye,çocuğun karnesini okumaya… Matematik, zayıf; Türkçe, zayıf; Fen Bilgisi, zayıf; Sosyal Bilgiler, zayıf;Teknoloji,zayıf; İnsan Hakları, zayıf; Yurttaşlık Bilgisi, zayıf.

Temel karneyi okumaya devam etmiş…

Doktor kontrolüne gitme, pekiyi; Öz bakım, pekiyi; Sosyal faaliyetler pekiyi; Çevreye duyarlılık, pekiyi;Trafik Güvenliği, pekiyi; Sağlıklı beslenme, pekiyi; diyerek Fadime'ye demiş ki:

'Fadime, görüyor musun? Okulun öğrettikleri hep zayıf, benim öğrettiklerim pekiyi!'

(Sınıfta, kahkahalar…)

***

-Evet dersimize dönüyoruz arkadaşlar.

'Hocam bir fıkra daha anlatsanız?'

-Gelecek ders anlatırım. Nerede kalmıştık?

'Samsun Oda Tiyatrosunda.'

-Evet!

'Hocam Samsun Oda Tiyatrosu ne zaman hizmet vermeye başladı?'

-16 Ocak 1988 tarihinde Oda Tiyatrosu Gazi Müzesi'nin alt katında, yeni salonuyla hizmet vermeye başlamıştır. 115 kişilik bu salonun yaptırılmasında öncülük eden Ragıp Erden, Necip Fazıl Kısakürek'in 'Reis Bey' adlı eseriyle Oda Tiyatrosunun reklamlı perdelerini Samsun halkına açmıştır. Bu oyunda rahmetli hocam zaman zaman bendenize de görevler vermiştir. Bitirim tiplemelerinde sahne almışımdır. İlk sahnenin tozunu yutmamız böyledir.

Sonra, Ali Sinan Demirkale Hocamızın sahnelediği İbrahim Şinasi'nin 'Şair Evlenmesi' adlı tek perdelik tiyatro eserini oynadık. Biliyorsunuz 'Şair Evlenmesi' edebiyatımızda batılı tarzdaki ilk tiyatro eseridir.

İşin doğrusu arkadaşlar, o yıllarda ilk defa repertuara,oyunlar alınmaya başlanmıştır. Konservatuar' da ise eğitim-öğretim sürmüş ve Oda Tiyatrosu kendi oyuncularını yetiştirmeye çalışmıştır. Nitekim bunda da başarılı olmuştur.

1989 'da 'Nalınlar', 1990'da 'Duvarların Ötesi', 'Töre', 1991'de 'Batakhane Güzeli', 'Buzlar Çözülmeden' adlı oyunlar oynanarak, izleyici sayısında on binlere varan rakamlara ulaşılmıştır.

Haldun Taner'in 'Ay Işığında Şamata' adlı eseri epik oyun olarak sergilenirken; biliyorsunuz UNESCO 1991 yılını Yunus Emer Sevgi Yılı ilan etmiş ve bizlerde Suat Özgültekin'in yönetmenliğinde Nezihe Araz'ın 'Ballar Balını Buldum Yunus' adlı tiyatro eserini her oyunda imza toplayarak seyirci karşısında olmuşuzdur.

'Hocam niye imza topluyordunuz?'

-Yunus Emre'nin:Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım / Sevelim sevilelim / Dünya kimseye kalmaz.Dizelerini,merkezi Paris'te bulunan Birleşmiş Milletler UNESCO binasının duvarına İngilizce ve Türkçe yazdırtmak için imza topluyorduk. Eskişehir Valisi değerli şair-yazar Prof. Dr. Bahattin Günay'a destek oluyorduk.

'Peki hocam, Birleşmiş Milletler binasının duvarına bu şiir yazıldı mı?'

-Evet. Bu dörtlük yazıldı.

(Koridorda zil sesi…)

'Hocam zil çaldı!'

-Acil ihtiyacı olanlar çıkabilir. Ben de bu arada sınıf defterini imzalayayım. Dersimize devam edelim. Olur mu arkadaşlar?

'Olur hocam.'