1937 Dersim'inin rakamlarını daha doğrusu gerçeklerini dün verdik bu sütunlarda, 1938 Dersim'ini de anlatacağız, o rakamları da vereceğiz yarın ve sonraki günlerde. 1938'e geçmeden önce vurgulamamız gereken bazı noktalar ve sizlerle paylaşmamız gereken bir bildiri, bir konuşma ve bir mektup var. Onları atlayarak Dersim ne anlatılır ne de anlaşılır. Osmanlı'nın Dersim'i, Cumhuriyet'in Tunceli'sinden daha büyüktür ama her ikisi de 1937'ye kadar adeta 'devlet içinde devlet' konumundadır. Sarp coğrafya bir taraftan insanına şekavetten(eşkıyalıktan) başka şans bırakmaz diğer taraftan da devlete suçluları yakalama, suçu önleme imkanı vermez. Dersimlinin kaderi Dersim coğrafyasında saklıdır.

Osmanlı kayıtları, Dersimlilerin Erzincan, Harput(Elazığ) ve Malatya gibi komşu vilayetlerde işledikleri hırsızlık, yağma, yaralama ve öldürme olaylarıyla doludur. Dersimlinin kaderi bir taraftan coğrafya diğer taraftan da 'ağa ve seyit' tarafından belirlenir. Onlar ne derse Dersimli onu yapacaktır, yapmaya mahkûmdur; 'soy' derler soyar, 'vur' derlerse vurur. Toprak ve buyruk ağa ve seyit denilen mütegallibenindir. Söz gelimi Seyit Rıza'nındır. Seyit Rıza, Dersim'in en büyük aşiretinin başı, en güçlü ağasıdır, 230 köyün de sahibidir.

Dersimli askere gitmez, vergi vermez, silah teslim etmez. Dersimli ekip biçmez, Dersimli üretmez. Nasıl üretsin, nasıl ekip biçsin ki? Ekecek toprağı mı ya da çalışıp üreteceği işyeri mi var? Dersimli komşu köyleri, komşu ilçe merkezlerini basar, çalar çırpar ve sonra da coğrafyasının ve ağasının koruyuculuğuna sığınır. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi'nden '933 ve 34 yıllarında Dersimliler tarafından yapılan tecavüzler' başlıklı bir rapor yeterli olur bu konuda fikir edinmek için. Rapora göre Dersimliler tarafından Elazığ, Erzincan, Erzurum ve Malatya il sınırlı içinde 1933 yılında 66, 1934 yılında ise 136 gasp suçu işlenir. 33'teki 727 suçlunun 26'sı, 34'teki 1312 suçlunun 27'si yakalanabilmiştir.

Dersimli vergi de vermez, askere de gitmez. 1930'lu yıllarda askerlik 24 aydır hatta jandarmada daha fazladır. Dersimli içinse 6 aydır. Evet, yanlış yazıyor değilim, Cumhuriyet isyandan önce asker kaçağı Dersimliler için hem af çıkartır hem de askerliği 6 aya indirir, indirir ki Dersimli vatan görevini yapsın. Dersimli gelmez, daha doğrusu gelemez, ağa göndermez. Nasıl göndersin, Dersimli genç ona lazım, soymak için, vurmak için, kırmak için.

Dersimli vergi de vermez, ağaya, seyite haraç vermekten devlete vergi verecek neyi kalır ki. Zaten devlet de Dersim'e girmez, giremez ki vergi alsın. Hoş girse de ağadan başka kimde ne var ki vergisi alsın.

Bir kere daha vurgulayalım ki Dersim isyanı dini kaygılardan ya da etnik taleplerden değil ağaların şahsi çıkar hesaplarından kaynaklanır. Elbet, yabancı parmağı vardır, onu da sonraki günlerde yazacağız ama isyanın temelinde devletin Tunceli Vilayetini kurup yol, köprü, okul, karakol ve kışla yapmaya başlaması yatar. Dersim'de ağalar hükümranlığının sürmesi için Devlet egemenliğinin Dersim'e girmemesi gerekir. İsyan ve vuruşma bunun içindir.

Asi liderler 28 Nisan'da Hükümete 'isyandan vazgeçmeleri için' şartlarını belirten bir ültimatom verirler. İstekleri nettir: Silahları toplanmayacak, yol, köprü, okul ve karakol yapılmayacak, vergileri eskiden olduğu gibi ağalar belirleyecek.

Görüleceği gibi bu talepler, dini ve milli değil tamamen şahsi ve zümrevi taleplerdir. Devlet de Dersim'e 'Dersimliler Kürt ve Alevi' olduğu için değil, Dersimli ağa ve seyitlerin elinde esir ve Dersim'de bir suç bataklığı olduğu için girdi. Cumhuriyet ağa ve seyitlerin Dersimlileri içine hapsettiği ortaçağdan kalma duvarları yıktı, Dersimliyi ağa ve seyitlerin kölesi olmaktan kurtarıp Cumhuriyetin onurlu ve eşit vatandaşı yaptı.

Dersimlinin Cumhuriyete düşman olmasını beklerken niye dost olduğunun cevabı burada yatar. (Devam edecek.)