Dersim'i konuşurken atlanmaması gereken hususlardan birisi Hoybun, diğeri de İngiliz Dışişleri Bakanlığı'na gönderilen 30 Temmuz 1937 tarihli ve 'Dersim Generali Seyit Rıza' imzalı yalan, isnat ve iftira dolu rezil mektuptur.

Hoybun, Fransızların kontrolünde ayrılıkçı ihanet örgütüdür. Hem de ne ihanet. Örgütün iki asli unsuru vardır; Kürtler ve Ermeniler! Hoybun 1927'de Fransızlar tarafından Kürtçü Bedirhanlar ile ihtilalci Taşnaklara Şam'da kurduruldu. Bir de 19 maddelik bir 'işbirliği anlaşması' imzalattırıldı bunlara. Bir tarafta Taşnaklar adına tam yetkili Vahan Papazyan'ın öbür tarafta ise başta Dr. Şükrü Sekban ve Şeyh Ali Rıza Efendi ile Celadet Ali Bedirhan olmak üzere, önemli Kürtçülerin imzası var.

Sadece iki maddesini vereceğim bu işbirliği ya da daha doğru bir tanımlamayla ihanet anlaşmasının. Anlaşmanın 1. maddesinde 'Her iki taraf bağımsız bir Kürdistan'ın ve birleşik bir Ermenistan'ın kurulma hakkını karşılıklı olarak tanıyarak bu hakkın savunması için mümkün olan her türlü imkanı kullanarak birbirinin yardımına koşmayı kabul etmektedir' denilmekte, 2. maddesinde ise Türkiye'nin doğusu paylaşılmaktadır! Bu maddeye göre 'Her iki taraf hangi toprakların Ermenistan'a hangilerinin Kürdistan'a ait olduğuna bakmaksızın ve sadece iki ülkenin kurtuluşunu temel amaç edinmiş olarak ortak düşmana karşı savaşmaya devam edeceklerdir.'

Hoybun'u ileride gerekirse çok daha etraflı yazarız, sadece Hoybun'u değil öteki Kürtçü yapılanmaları da. Bunu şimdilik burada noktalayıp Seyit Rıza'nın 'Dersim Generali' unvanıyla İngiliz Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği mektuptan bölümler aktaralım:

'Üç aydan beri ülkemde, tüyler ürpertici bir savaş sürüyor. Savaş olanaklarının eşitsizliğine ve bombardıman uçaklarının, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen, ben ve yurttaşlarım Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık. Direnişimiz karşısında, Türk uçakları kasabaları bombalıyor, yakıyor' 'Zindanlar yumuşak başlı Kürt halkıyla dolup taşıyor, aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor ya da Türkiye'nin tecrit edilmiş bölgelerine sürgün ediliyor.' 'Üç milyon Kürt, benim sesimden ekselanslarına sesleniyor ve bu hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.'

Yalan, dünden bugüne hiç değişmemiş ve hiç değişmiyor. Dış merkezler dünden bugüne içeridekileri kurmaktan, kurgulamak ve kullanmaktan hiç vazgeçmemişler, vazgeçeceğe de benzemiyorlar. Üst akıl deniyor şimdilerde bu merkezlere. Üst aklın yaptığı bugün neyse dün de o. Şeyh Sait isyanı bize Kerkük-Musul'a mal olmuştu. Dersim isyanından da Hatay'ın kaybı bekleniyordu. Yanıldılar, Cumhuriyet hem isyanı bastırdı hem Hatay'ı anavatana kattı.

Şu on binler, elli binler ya da yüzbinler yalanına da resmi bir belgeyle nokta koyalım. 3.Ordu Müfettişliği'nin raporu 'tarama bölgesinden ölü ve yaralı 7.954 kişinin çıkartıldığını' açıklar. Araştırmacılar bu rakamın büyük kısmının batıya iskan edilen insanlardan oluştuğunu, iki yıllık isyan ve bastırma harekatı sonundan ölenlerin sayısının 2.500 civarında olduğunu öne sürerler.

Cumhuriyet daha önce de belirttiğim gibi Dersimliyi katletmemiş, Dersimliyi ağa-seyit çetesinin kölesi olmaktan kurtarmış, çağdaş bir devletin eşit, hür ve onurlu vatandaşı yapmıştır. Bütün olay bundan ibarettir, gerisi lafı güzaftır.