Cenazeler bu defa Kars Devlet Hastanesinin buz gibi soğuk morguna yerleştirildi. Şehitlerin arkadaşları çok doluydu ,bizde adeta patlamaya hazır bir bomba gibiydik. Hastane bahçesinde sivil kıyafetli subay ve astsubaylardan oluşan 200 kişilik bir grup oluşmuştu. Bir anda gelişti Kars Subay Orduevine kadar devam eden bir tepki yürüyüşü yapıldı.. Bu yürüyüş subay ve astsubayların demokratik tepkisiydi. Şehit edilen mesai arkadaşlarının yol kesme eylemi sırasında yaşadıklarına isyan ediyorlardı. Oysa ki onlar bu ülkenin askerleriydi. Kendi vatanlarında bu ülkenin nüfus cüzdanını taşıyan içimizdeki hainler tarafından şehit edilmişlerdi. Bu yüzden son derece kızgın ve tepkiliydiler. Kırmadılar dökmediler ,kimseye saldırmadılar ama Kars'ın Gaziahmet,Muhtarpaşa Faikbey ,Kazımpaşa ve Halitpaşa caddelerinden Subay Orduevine kadar sloganlar atarak o tepki yürüyüşünü sivil kıyafetli olarak gerçekleştirdiler. Bir daha aynı şeylerin yaşanmaması dileği ile kimseye zarar vermeden yürüdüler ve slogan attılar. Şehit Astsubay İlhan Hamlı'nın ağabeyi ve babası da Kars'daki bu tepki yürüyüşünde en önde idi. Çünkü canları çok acıyordu…20 Nisan 1992'de yürüyüş haberini Hürriyet Gazetesi birinci sayfadan 'Subaylar Yürüdü' başlığı atarak verdi. Aynı Tugay'dan 4 genç Astsubayın vahşice katledilmesi büyük bir tepkiye sebep olmuştu. Kars'ın her yerinde bangır bangır seslendirilen tepki sloganları 'Vatan sana canım feda', 'Kahrolsun PKK' ,'Türkiye PKK'ya mezar olacak' şeklinde atıldı.. Tepki tümden bölücü terör örgütüne ve onun mensupları olan bütün hainlere idi. 4 genç Astsubaydan kim ne istemişti? Hala bu sorunun doğru yanıtı bir verilmiş değil. Şunu biliyoruz ki o 4 güzel insan, bir pırlanta kadar temiz ve masumdu.20 Nisan 1992 günü Kars Valiliğinin önü ana baba yeri gibiydi. Asker ve siviller meydanı doldurmuştu. Sanki kıyamet kopmuş bütün insanlar oraya toplanmıştı. İçinde 4 kınalı kuzunun olduğu Türk bayrağına sarılı ,üstü kırmızı karanfillerle süslenmiş 4 tabut ,Kars Valiliği önünde tören için hazırlanan yerde sıra sıra masaların üzerine konulmuştu. Şehitlerin naaşlarının başlarında ise saygı nöbeti tutan karacı askerler vardı. Nöbet tutan kınalı kuzular ağlamaklı olmuştu. Şehitlerin yakınları ise kelimenin tam anlamı ile bitmiş ve tükenmişlerdi. Çok zor bir durumdu .Gözyaşı sel oluyordu.Şehit annelerinden sadece bir tanesi Kars'daki o acı cenaze törenine gelebilmişti.1992'li yılların en kalabalık cenaze törenine Kars'da tanık olduk. Tören sonrası Saat 14:00 gibi Şehitlerin naaşları ile birlikte şehit yakınları da memleketlerine gönderilmek üzere Kars Havaalanına getirildi. Kars Havaalanında şehitleri memleketlerine götürmek üzere Ankara'dan gelen Hava Kuvvetlerine ait bir askeri nakliye uçağı bekliyordu. İnzibat askerleri tarafından şehitlerin naaşları uçağın içine yerleştirildi. Birlikte şehadet şerbeti içen 4 genç Astsubay şimdi yan yana aynı uçakta memleketlerine hareket edeceklerdi. Şehit Astsubay İlhan HAMLI' nın eşi annesi ve 6 yaşındaki kızı uçağın kokpitine alındılar. Diğer şehitlerin yakınlarıyla birlikte 3 Astsubay 1 Asteğmenden oluşan 4 refakatçı asker , Astsubay İlhan Hamlı'nın babası ve ağabeyi de tabutların bulunduğu yerde yolculuk yaptılar. Şehitlerimizin ve yakınlarının belki de hayatlarındaki ilk uçak yolculuğu bu askeri nakliye uçağı ile olmuştu. Uçağın gövdesinde bir çok katlanır oturak vardı. Bizde o oturaklardan birisine oturduk. Uçak ilk önce Samsun Havaalanına inecekti ama inememe riskinden de söz ediliyordu. Samsun eski Havaalanı hem şehrin içinde hem de yetersizdi. Öyle söyleniyordu…Askeri pilotlar Askeri Kargo uçağını Samsun Havaalanına indirmeyi başardılar. Havaalanında iki adet ambülans ve inzibat askerleri ile birlikte daha sonradan adının Hasan olduğunu öğrendiğim bir astsubay bizi karşılamıştı. Birde İlhan Astsubayın yakınları Samsundaki mahalle komşuları,arkadaşları oradaydı hepsi bu. 1992'li yıllarda şimdiki gibi şehit cenazesini karşılamak için Havaalanına ne Vali, ne Belediye Başkanı, ne Garnizon Komutanı, ne Emniyet Müdürü ,ne Jandarma Komutanı , ne milletvekilleri ,ne siyasiler ne de diğer askeri ve sivil bürokratlar ,resmi daire müdürleri ve sivil halk karşılamaya gelmiyordu. Çoğu zaman şehit cenazelerinden sivil halkın haberi bile olmuyordu. O yıllarda doğrusu birileri burnundan kıl bile aldırmıyordu. O yıllarda acı ama gerçek şehitlerimize bazı ilgisizlikler olabiliyordu. Şehit yakınlarıyla ilgilenen görevliler de yoktu. Şehit yakınları kendi başlarının çaresine kendileri bakıyordu. Düşünebiliyor musunuz cenazenin yanında şehit ailesine refakat etsin diye şehidin birliğinden bir Astsubay ya da bir Asteğmen gönderiliyordu .Şehidimizin cenazesi ile ilgilensin diye bir Asteğmen gönderildi onunda bildiği ve yapabileceği çok bir şey yoktu. Bir çok şeyi de karıştırdı, doğru bilgilendiremedi. Yatacak yerine kadar her şeyini biz ayarladık. Cenaze töreninden sonrada otobüse bindirip birliğine gönderdik. Bunlar 1992'li yıllarda yaşadı ve biz bunu bizzat yaşadık. Bu yüzden hiç unutmuyoruz. Maalesef o yıllarda kimse yeterli bilgiye sahip değildi .Şehit aileleri bürokrasiyle ve kendi acılarıyla baş başa bırakılıyordu. Gerçekten ateş tümden düştüğü yeri yakıyordu.