Hangi milletin evlatları, davul-zurna ile güle oynaya düğüne gider gibi, şehit olmaya, gazi olmaya gider?..
Askere uğurlama törenleri aklıma geliyor...
O anda ana-babaların, kardeşlerin, eşlerin ya da sevgililerin duygularını anlamak kolay değil...
Ya istiklal, ya ölüm emri, yüreklerimize nakşetmiş bir kere...
Bizler için şehitler Nurlanmış, gaziler ise
Onurlanmış insan demektir...
Sevincimiz bundandır...
Çünkü sıradan bir iş değildir, şehit ya da gazi olmak...
Birinci Dünya Savaşında, Kurtuluş Savaşında ve Kıbrıs Barış Harekatı ile bölücü teröre karşı verilen savaşta binlerce şehit verdik; binlerce gazimizi sevgiyle bağrımıza bastık...
Dün, 19 Eylüldü; yani Gaziler Günüydü...
Bu aynı zamanda, Gazi Mustafa Kemalin 19 Eylül 1921 yılında Mareşallik rütbesi ve Gazilik unvanını aldığı gündü...
Bu yüzdendi, 19 Eylülün Gaziler Günü olarak kutlanması...
Ne zaman bir memleket meselesi olsa, bu topraklar üzerinde kem gözler ortaya çıksa, en büyük sivil tepki, şehit aileleri ve gazilerden geliyor...
Doğal bir refleks, sanki bir göreve çağrılış...
Vatan uğruna evladını kaybetmiş, bağrı yanan anaları düşünüyorum o sırada...
Evindeki çamaşırını, bulaşığını ve ütüsünü bırakmış, elinde Türk Bayrağı meydanlara koşuyor...
Gazileri de görüyorum...
Kiminin protez bacağı, kiminin protez kolu...
Çoluk çocuk hazırlar nümayişlerde...
Askere uğurlamalar düşer aklıma...
Başkalarını rahatsız etmeden yapılan coşkuya kızmayın olur mu?..
O asker, belki şehit olacak belki de gazi...
Yan gelip yatmak yok!..
Ne desem boş!..
Şehit ailelerini anlamak lazım...
Gazileri de onurlanmış insanlar olarak selamlamak...
Selam olsun, bu memleketin vatansever evlatlarına...
Günleri kutlu olsun!..