Dün, Avrupalı
seçim gözlemcileriyle
konuştuk...
Önce Haber Medya yı
sonra da Borsan Grubu
anlatırken, yüzlerindeki
müstehzi
gülüşü hissettim...
Akıllarından ne geçtiğini
anlamıştım...
Öyle ya 10 yıl gibi bir zamanda
böyle bir başarı, ancak para gücüyle olabilirdi.
Gazetenin kuruluşunu
anlattım. Borsan ın bir şirketinden
alınan borcun 5 yıl içinde
döviz cinsinden
geri ödendiğini,
radyo, TV ve derginin
yine kendi ayakları üzerinde
durabilen bir yapıya
kavuştuğunu anlattığımda;
ikisi de şaşırmıştı...
Borsan ı merak etmişlerdi...
Yönetim Kurulu Başkanımız Adnan Ölmez in
yatırımlarını saydım...
Meraklanmışlardı...
Devletle tek kuruşluk
bir işleri yok dedim...
Onlar için alışılmadık bir
yapıdan söz ediyordum...
Sonra ekledim, Siyaseten de
bir beklentimiz yok ...
En can alıcı soruya gelmişti sıra: Bağımsız mısınız?
Bu kez ben onların ilk başta
yaptığı gibi güldüm...
Baskı var dememi
bekliyorlardı...
Onlara, dünyanın en demokratik
ülkelerinden örnekler vererek,
dedim ki, Bu medya kuruluşları ne kadar
bağımsızsa, biz de o kadar bağımsızız.
Onlar da biliyordu ki,
her ülkede,
medya kuruluşlarını
reklamla ayakta tutan
kurum ve kuruluşlar
kollanır...
Yaygın gazeteleri geride bırakan
tiraja rağmen
satıştan para kazanılmadığını
ve bir tek gazetenin
maliyetinin 2 liraya
ulaştığını dile getirdim...
İkisi de bu samimi
açıklamama tebessüm etti. Haklılığımı
başlarıyla onayladı...
Bu yanıtları
beklemediklerini
anlamıştım...
Nasıl oluyor? dediklerinde
başarının temelinde,
Güven unsurunun yattığını
söyledim...
Partileri konuşmadık...
Seçimi de...
Bekleneni alamamışlardı...
Yani, ülkemi şikayet
etmemiş;
AB, ABD ve NATO yu
göreve çağırmamıştım...
Uzun mevzuyu,
kısa kestik!..
Oysa ben bu ülke üzerine
kurulan tezgahları
anlatacaktım...