n

n
n Osmanlının Dersim hakkındaki oldukça acı ve hatta aşağılayıcı tespitlerinin yanında; alınmasını istediği, almaya çalıştığı tedbirler de vardır. Osmanlı, resmi yazışmalarında Dersim ıslah projelerinden “Cebel-i Dersim Islahatı” diye bahsedilir. Ve ilginçtir Osmanlının düşündüğü ve fakat alamadığı/uygulayamadığı ıslah tedbirleri, Cumhuriyetin düşündüğü ve aldığı tedbirlerden pek farklı değildir. Yol yapmayı, kışla ve karakol yapmayı, mektep açmayı, silahları toplamayı, nüfus sayımı yapmayı, vergi ve asker almayı, dağınık yerleşim birimlerinin imhası ile ahalinin merkez köylerde iskanını önerir Osmanlı raporları. “Ehl-i fesat” olarak tanımlanan nüfuzlu kimselerden(ağa/şeyh ve seyitlerden) bazılarının “ibret-i alem” için idam edilmeleri, bazılarının da aileleriyle birlikte “Trablus ve Yemen” gibi “gidişi olup da gelişi olmayan” uzak diyarlara sürülmesi teklifleri de vardır o raporlarda.
n
n
n
n Mamuret-ül Aziz(Elazığ) Vali-i Esbakı(Eski Valisi) Es Seyit Hasan Hilmi layihasında “ibret-i müeesire(etkili örnek) olmak üzere rüesanın(reislerin/ağa ve seyyitler) en şerirlerinden birkaç tanesini bilad-ı baideye(uzak şehirlere) nefy ü tağribe(sürgün ve memleketten çıkarmaya) ve aşair ve kabail(aşiretler ve kabileler) haklarından da şiddet ve mülayemete(yumuşaklığa/merhamete) muhtar olmak üzere müstedat-ı şekavet olan cibal ve evdiyede(eşkıyalık merkezi olan dağ ve vadilerde) sakin(oturan) ahalinin ovalara nakl ve tavtını(nakil ve yerleştirme)” istemektedir.
n
n
n
n 10 Ekim 1892 tarihli bir ortak layihada Afşar iskanını gerçekleştiren “Kozan Fırka-i Islahiyesi” hatırlatılarak “Kürd Dağı ve Gavur Dağı ve Kozan dağlarında olduğu gibi Dersim’de tahakküm ve tağallüb eden(zorla hüküm süren/zorba) ağaların ahar diyarlara nakl-i hane ettirilmeleri” önerilmektedir.
n
n
n
n Osmanlı raporlarında askeri operasyonların yanında Dersimlinin “vahşetin giderilmesi(izale-i vahşet)” için “yanlış itikadının(Alevi itikadı) düzeltilmesi(tashih-i itikat)” ve “yanlış zihniyetin tasfiyesi(tasfiye-i ezhan)” şarttır. Bunun için de kimi raporlarda cami ve mescit yapılması, kimi raporlarda ise “Kürdi lisana vakıf Sünni hocaların” bölgede görevlendirilmesi istenir. Belli sayıda aşiret çocuğunun İstanbul’a alınarak orada okutulması, tophane gibi devlete ait fabrikalarda çalışılarak toplumla kaynaştırılması düşüncesi de vardır.
n
n
n
n Osmanlı sadece rapor yazmaz, yazdırmaz, raporla yetinmez, gereğini yapmaya kalkar. 1895’te Ahmet Şakir Paşa yı olağanüstü yetkilerle donatarak Anadolu Vilayat-ı Umum Müfettişliğine atar. Paşa “Doğu vilayetlerinde göçebe aşiretlerin yerleşik köy ekonomisini talan eden faaliyetlerini” önleyecektir. Ama başaramaz; zecri tedbirlerle mülayemet arasında kararsızdır. 4 Haziran 1896 tarihli layihasında “Şimdiye kadar üzerlerine üç defa hareketi askeriye yapılmış ve içlerinden rüesayı fesad addolunanlar ya mahv veya idam veya nefiy(sürgün) tarzında baladı baideye(uzak memleketlere) nefyedilmişken(sürülmüşken), üzerinden beş on sene geçmeden yeniden rüesa(reisler) türemiş ve evvelkinden ziyade şekavet(eşkıyalık) yolunu tutmuşlardır” der.
n
n
n
n Osmanlı 1907’de bir kere daha yürür Dersim üzerine. Seyit Rıza’nın köyünü ve evini topa tutar ve yakar. 1908 seferi de II. Meşrutiyet’in ilanı ve genel af dolayısıyla yarıda kesilir. Osmanlı 1909’da bir daha çıkar sonuçsuz Dersim seferine. Osmanlının Dersim’e son seferi 1916’dadır. Bir taraftan yedi düvelle vuruşmakta bir taraftan da Dersim’de asilerle cebelleşmektedir.
n
n
n
n Osmanlı, topraklarına kattığı 1514’ten Cumhuriyetin ilan edildiği 1923’e kadar Dersim’e girememiş ve sorunu da çözümü de Cumhuriyete devretmiştir. Yarın Cumhuriyetin Osmanlı’dan devraldığı Dersim mirasına göz atacağız.
n
n
n
n
n
n
n