Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, bir konuşmasında ders saatlerinin süresinin kısaltılması gerektiğini belirtmişti.

Tartışılması gereken şey oysa, derslerin süresinden çok, çocukların oynayacak zaman ve alanlarının yetersiz oluşu. Çocuklar, sabahleyin okulların bahçesinde toplandıklarında değil oynayacak alan, adım atacak yer kalmıyor. Okulların dışında da oyun yeri neredeyse hiç yok. AVM'leri saymazsak !..

Ayrıca sınavlar yüzünden zamanları da yok eğlenmeye… Sınav kalkacak, çocuklara okul saatlerinin dışında sosyal ve sportif çalışmalar için zaman kalacak, diye düşünürken, tam tersi olduğunu görüyoruz!

Üstelik, her gün 'el yordamıyla' bir değişiklik yapıldığını da...'Sınavları kaldırıyoruz' çıkışı tam bir hayal kırıklığına dönüşmüş durumda…

Örneğin: Samsun İlkadım ilçesindeki liselerin çoğu kent merkezinin dışına taşındı, diğerlerinin de taşınacağı söyleniyor. Merkezde olan liselerin çoğu sınavla öğrenci alacaklar. Böylece merkezde, sınavsız kayıt yaptırılabilecek lise olarak sadece Meslek liseleri kalıyor.. Sınavsız girilecek diğer okullar kentin dışına taşındıkları için çocuklar yine servislerle taşınacaklar ve evlerine yakın okullarda okuyamayacaklar!..

Bu durumda ister istemez her çocuk, 'nitelikli' okullar için, kazanma olasılığına bakmadan, 'şansını deneyip' sınava girecek. Ama % 5'i sınavla yerleşecek, diğerleri ne olacak?..

Eee, hani sınav kalkacaktı!

Sınav kalkmadı, sadece sınavla girilecek okulların sayısı azaltıldı; böylece yarış daha da kızıştırılmış olmadı mı?

Öte yandan, etütler, özel ve devlet okullarındaki destek kursları da tüm hızıyla sürüyor.

Eğitim sistemindeki sorunlar büyürken, sisteme olan güven de giderek azalıyor. Okullarda nitelik düşerken, eğitimden beklentisi azalan gençler de sistemin dışında kalıyorlar. Her üç gençten biri okula da işe de gitmiyor. Sokaklar akla gelebilecek her türlü melanetle dolu iken…

Öyle palyatif çözümlerle olmayacak.

Çocuklarımız ve geleceğimiz için gerçekçi bir eğitim reformuna ihtiyacımız var…