Hiç kimsenin kapıyı çalmadığı,
eşiğinden adım atmadığı zamanlarda
partisini maddi ve manevi sırtlayıp,
bugünlere taşıyanların
saf dışı bırakılışlarına
tanık olacaksınız şimdilerde....
Partinin borçları
şahsi olarak üzerine kaldığı gibi,
bir teşekkür bile
çok görülecek bu insanlara...
O zor günlerin
yalnızlık kokan odaları,
Zübükzade Efendilerin
menfaat beklentileri içindeki
yalanlarına tanıklık edecek...
Duvar bu, dili yok ki konuşsa...
Partilerin merdivenleri,
en hızlı koşan tabansızlarca aşınacak...
Kim daha çok partili?..
Dünden kimse kalmadığı için,
Bugüne kadar neredeydin?
diye kimse soramayacak...
Parti teşkilatı değil, sanki maskeli balo...
Gerçek yüzler saklı...
Siyasi ahlak ve ilkeli duruşlar,
borsada dibe vurmuş hisse seneti gibi...
Partilerin kurullarında görev almış,
partili olduğu için mağdur olmuş ve
beklentisiz bir inançla yüreklerini vermişler bir kenara...
Partinin adını dahi ağzına almamışlar
ön saflara...
Fotomontaj olduğu aşikar bir görüntü...
Tabanın ne düşündüğü önemli mi?..
Sağ veya sol parti,
her seçimde aynı manzara...
Milletin vekili mi,
liderin seçtiği mi?..
Siyaset değirmeni,
en değerli insanları öğütüyor böylece...
Soğutuyor, uzak tutuyor insanı...
Sonra da arzu edilmeyen bir tablo çıkıyor ortaya...
Ayak oyunları, çirkin tezgahlar ve
yalanlar üzerine inşa edilen
her yapı çökmeye mahkumdur...
Siyasette vefa; bir semt adı ya da
bir sirke markası olarak algılandığında,
yalakalıkların gölgesinde,
temiz toplumu sağlayacak
temiz siyaseti
arayanlar hayal tacirleridir...