Edebi sahada söz sahibi birisiyle konuşurken konu şiirden açıldı. Konuşmanın bir yerinde: "Şiir ölüyor mu?" dedi. Ben de söze karışarak,"Böyle bir şeyin mümkün olmadığını eğer şiir ölürse insan ölür; insanlık da ölür." dedim.

Konuyu biraz derinlemesine incelersek,"Acaba şiir ölüyor mu? Gerçekten şiir ölür mü? Aslında bu dünyada her şey ölümlü. Yaşamı bir kum saati gibi algılarsak, her şeyin bir sonunun olduğu gayet açık. Arkadaşın iddiası,gençlerin teknolojiyle ilgilendikleri hatta yaşamlarının önemli bir bölümünün teknolojiyle içiçe olduğu, internet ve benzeri gibi şeylerin onların hayal ve düşünce dünyalarını çok sığlaştırdığı iki üç yüz kelime ile düşünmeye başladıklarını uzunca anlattı. Bütün bunların hepsi doğru. Fakat insan, hayal kuran, düşünen, sorgulayan bir varlık. İnsanın maddi olarak ilgi duyduğu şeylerin dışında manevi yönden iç dünyasının sınır tanımayan uzaklıklara dayandığı ,kah yıldızlarla kah yeryüzüyle iletişim içerisinde olduğu bilinen bir gerçek.

İnsanı insan yapan en önemli yanı, edebiyatın, şiirin, sanatın evrensel ölçülerde sesimiz, soluğumuz olmasıdır. Dünya döndükçe, yağmurlar yağdıkça, mevsimler birbirini kovaladıkça; kısacası insan var oldukça edebiyat da şiir de var olacaktır. Şiirin ölümü demek insanın , insanoğlunun ölümü demektir. Yeryüzünde insan var olduğu sürece insanın serüveni, arayışları, hayalleri ve umutları hiç bitmiyecektir. Şiir insanın içinden taşan, fışkıran bir şey. Şair, kendisinin bir yolcu, şiirin ise sonsuzluğa uzanan bir yolculuk olduğunun bilincindedir.

Hayata, insana ve aşka dair söyleyecek sözü olanlar için şiir bitmez,hayal gücü tükenmez.