Şehit yakınıyım ve Abdullah Öcalan davasının resmi müdahillerinden sadece birisiyim. İmralı'daki adil yargılamayı da ,yargılamada verilen nihai kararı da ilk günkü gibi biliyor ve hatırlıyorum. Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi 1999/21 Es.1999/73 Kr. Sayılı ve 29 Haziran 1999 tarihli Hüküm kısmından açık ve net hükmün 1 numaralı maddesini hep birlikte hatırlayalım:" Şanlıurfa ili ;Halfeti İlçesiÖmerli,köyü.Cilt No:029/01.Aile Sıra No:18 ;birey Sıra No:13'de nüfusuna kayıtlı ,Ömer ve Üveyş'den olma 14.04.1949 Tashih doğumlu Sanık Abdullah Öcalan'ın :

Kurduğu silahlı terör örgütü PKK'yı aldığı kararlar ve verdiği emir ve talimatlarla sevk ve idare ederek ,devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmağa matuf eylemleri gerçekleştirdiği sabit görüldüğünden ,eylemine uyan TCK.nun 125 maddesine göre ÖLÜM CEZASI İLE Cezalandırılmasına ." diye oybirliği ile verilen bu karar herkesin saygı duyması gereken adil bir karardı. Bağımsız Türk mahkemelerinin verdiği idam cezası Türk Yargıtay'ın da (9.Ceza Dairesi) 25 Kasım 1999 tarihinde oy birliği ile onamıştı.Ama bu süreç devam ederken PKK'lı hainler ve onun siyasi uzantıları avukatlar ordusu boş durmadı .AİHM'den ölüm cezasının uygulanmaması için karar çıkardılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümeti tazminat ödemeyi göze alarak bu karara uymaya bilirdi. Türkiye Avrupa insan Hakları Sözleşmesinin idamla ilgili kararını henüz onaylamamıştı. Buna rağmen içinde MHP lideri Devlet Bahçeli'nin de bulunduğu koalisyon hükümeti Türk yargısının verdiği kararı Başbakanlık'ta sümen altında bekleterek Öcalan'ın hak ettiği gerçek cezayı çekmesine engel oldu. Ama MHP milletvekillerinin sayısı azdı savunmasını ise hiç anlamıyorum.Sonrasında ise ülkeyi yönetenlerinde AİHM kararına uyarak uyum yasaları çıkarmış olması neticesinde namı değer bebek katili Öcalan Türkiye'nin İdam cezasının tamamen kaldırılmasını içeren AİHM sözleşmesinin 6 No'lu protokolünü 15 ocak 2003'te imzalaması ile birlikte Öcalan rahat bir nefes aldı. Biz şehit yakınları da çaresizlikten kahrolduk. Bu protokol gereği 7 Mayıs 2004'te 4771 sayılı kanundaki terör savaş ve yakın savaş suçları cümlesini de çıkartarak teröristbaşının idamı tamamen imkansız hale getirildi.Ne acıdır ki bizim canımızdan can alan bebek katili teröristbaşı Öcalan şimdi hepimizin vergileriyle kendisine tahsis edilen İmralı adasında yaşıyor.Kuş sütü ile beslemediklerini söylemiyorum ama hepimiz biliyoruz ki yediği içtiği kontrol ediliyor.Ne zehirlenme ,ne de vitaminsizlikten yaşamını kaybetme şansı yok. Sağlığına çok dikkat ediliyor,sağlık kontrolleri aksatılmıyor. Bugünlerde sesi kesilmiş olsa da onun orada yaşadığını ve yaşatıldığını bilmek biz şehit yakınlarını kahrediyor ,kahroluyoruz. Bütün bunların nedeni AİHM kararına uyulmuş olmasıdır.Açık ve net söylüyorum Suriye'de yapılan operasyonlarda ele geçirilen Abdullah Öcalan posterlerinin parçalanması acımızı azaltmıyor, gazımızı da almıyor. Teröristbaşının hak ettiği ÖLÜM CEZASINI çekmediğini bilmek canımızı acıtıyor. Bunu şehit yakını olmayan bilemez.

Bugünlerde yine bir AİHM kararı Türkiye'de tartışılıyor. Bu tartışmayı yapanlar acaba AİHM 'in Abdullah Öcalan Kararını neden uyguladıklarını, yasaları neden buna uyumlu hale getirdiklerini şehit yakınlarına anlatabilirler mi? Biz unutmadık, teröristbaşı Öcalan AİHM kararına uyulması sonucunda idam cezasından kurtarılmıştır. Şu yaptı ,bu yaptı demiyoruz ama gerçek budur.